Küçük mutlu anlara ve sadece duyguların rotasında yaşamaya değer veren genç bir kadın var karşımızda. Kalbi başka türlüsünü bilmediği için, sevgi hep hayatının merkezinde. Yeni olasılıklara ve keşiflere doğru tutkuyla yol alırken onu bir günlüğüne durdurduk ve en derinindeki tüm anlamlarına değmeye çalıştık.
Nasılsın? Yoğun bir takvimin var, nasıl gidiyor hayat?
Hayat, tüm koşturmacaya ve kargaşaya rağmen benim için çok güzel gidiyor.
2024 nasıl bir yıl oldu senin için, memnun musun sana getirdiklerinden? Nelere teşekkür edersin?
2024 inişli çıkışlı bir sene oldu. Mental olarak zaman zaman zorlandığım, fakat her şeye rağmen çok da keyif aldığım bir yıldı. Evrene, yaşadığım her şey için -iyi ya da kötü- teşekkür etmeyi alışkanlık haline getirdim. 2024’e de aldığı ve verdiği her şey için minnettarım.
“Kızılcık Şerbeti” tam gaz gidiyor; temposu ve seyircinin sevgisi hiç düşmüyor. Sence bu işin en büyük sihri ne?
“Kızılcık Şerbeti” artık hepimizden bir parça gibi. O yüzden ara ara eleştirsek de kızsak da bırakamıyoruz. Seyirciye çok samimi bir noktadan dokunduk, onlar da bir an olsun bizi yalnız bırakmıyorlar.
Senin canlandırdığın Doğa karakteri de en başından beri çok ilgi çekti. Onunla sevindik, onunla üzüldük, onunla sinirlendik. Doğa’nın mizacını, doğruları ve yanlışlarıyla nasıl tarif edersin? İlk bölümden bu yana 80 haftada tavrında en çok ne değişti?
Ben Doğa’yı hep daha sakin bir yerden almayı tercih ettim. Çevremden gözlemlediğim kadarıyla, bir ailenin en büyük bireyleri genelde duygularını daha içinde yaşayan insanlar. Doğa da herkesin yanında acısını, sevincini daha sakin ve kontrollü yansıtır gibi geldi. İkili ilişkilerde verdiği tepkilerinde de hep toyluğunu vurgulamaya çalıştım. Ancak anne olduktan sonra bambaşka bir Doğa ile tanıştık. Çocuğunu her şeyin önüne koyan, ne istediğini ve istemediğini bilen, daha net bir kadına evrildi.
Doğa’yı oynarken senaryonun dışına çıkıp doğaçlama ilavelerin oluyor mu?
Bir karakterle bu kadar iç içe olmak, bazı şeyleri refleks haline getiriyor. Tartışmalı sahnelerde yazılanın aksine daha sakin tepkiler vermeyi tercih ediyorum. Tüm sahneleri çok yüksek bir duygudan almamaya özen gösteriyorum.
Çok genç yaşta en sevilen oyunculardan biri oldun. Başarı sence ne anlama geliyor? Ve başarıda şansın etkisine inanır mısın?
Başarı benim için hiç materyalist bir yerde değil. Kendim mutluysam, birilerini mutlu edebiliyorsam yahut yaptığım işten eminsem, işte o zaman kendimi başarılı hissediyorum. Tabii, emeğimin karşılığını görmek de inanılmaz bir mutluluk kaynağı. Şansa inanırım ve şansın kalbi temiz tutmaktan geçtiğine inanırım.
Gözlemci, taklitçi bir çocuk muydun? Hayatta yapmak istediğinin oyunculuk olduğuna karar verdiğin anı hatırlıyor musun?
Evet, inanılmaz. Küçükken saatlerce bebeklerimle hikayeler kurar, oyunlar oynardım. Erkek bebeklerim olmadığı için bazen bebeklerin kafasını koparıp hikayede “erkek” karakter yaratırdım. Küçük yaştan itibaren aileyi eğlendiren, gördüğünü taklit eden biriydim. İlk sahne deneyimim anaokulundaydı. Sonra lise zamanı tiyatro ekibine katıldım ve o kuliste kararımı çoktan vermiştim.
Oyunculuk yapmak için İzmir’i bırakırken evini, aileni arkadaşlarını da arkanda bıraktın. Özlemiyor musun?
Tabii ki ailemi çok özlüyorum fakat hayallerim de vazgeçilecek gibi değil. İlk zamanları hatırlıyorum, hiç kimsemiz yoktu. Bir odada annem, babam ile ağladığımız bir an hatırlıyorum. Çok zordu. Fakat üstesinden geleceğimi de biliyordum çünkü ne olursa olsun arkamda ailem vardı.
Gencecik bir kızsın, koca bir şehir, zor ve rekabetçi bir sektör… İlk geldiğinde İstanbul seni korkuttu mu? Düzenini nasıl yarattın, aidiyet bağını nasıl kurdun?
İlk başta adapte olmakta zorlandım ama zamanla her yerde yaşayabileceğimi fark ettim. Aidiyet duygum sanırım şehirlere değil, kişilere. O yüzden şu an bile İstanbul’a aidiyet hissediyorum diyemem.
Uzaktan renkli bir dünya ama aslında hiç kolay değil… Mesleğin sende neler değiştirdi, hayatla ilgili sana neler öğretti, karakterini nasıl etkiledi?
Daha sabırlı, daha beklentisiz, daha şaşırmayı bıraktığım bir karaktere evrildim galiba bazı konularda.
Yapacağın işlerde şaşırtmak ve ters köşe yapmak gibi bir derdin olur mu? Risk almakla ilgili ne düşünürsün? Mesela bundan sonra keşke şöyle bir karakter oynasam dediğin bir rol/tür var mı?
Daha önce de söylediğim gibi, derdim hiçbir zaman reyting olmayacak. Bu yüzden risk almayı göze alabilirim. İçime sinen projelerde farklı karakterlere hayat vermek beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Güçlü kadın hikayelerinin bir parçası olmayı çok isterim.
Zihinsel ya da fiziksel olarak oynadığın rollerin ne kadar süre etkisinde kalıyorsun?
Çok yoğun çalıştığım dönemlerde, bazen rüyalarıma bile girdiği oluyordu. Bazı zor günlerin ardından eve gelip saatlerce sessiz oturduğum zamanlar da oldu. Ama genelde sahnede “kestik” dediğimiz anda, karakteri üzerimden atmayı başarabiliyorum.
Oyun oynamak, başka bir insanın hayatını yaşamak, aynı zamanda günün büyük bir bölümü kendin olamamak demek. Bu sana nasıl bir his veriyor?
Sıla olarak belki de hiç deneyimleyemeyeceğim şeyleri yaşıyorum. Bu bazen düşündürüyor, bazen de mutlu ediyor.
Çok deneyimli oyuncularla çalıştın, “Kızılcık Şerbeti”nde de pek çok usta isimle karşılıklı sahnen var; onlardan aldığın ve aklında kalan bir tavsiye var mı?
Genelde içgüdülerimin doğru olduğu yönünde yorumlar alıyorum. İnsanları yormadan hissettiklerimi aktarabildiğim söyleniyor. Oyuncularımızın dışında genel olarak duyduğum şey, hislerime güvenmem ve kulak vermem gerektiği yönünde.
Güzellik kavramının da çok konuşulduğu bir sektörde kadın oyunculara bazı estetik baskılar ve dayatmalar yapıldığını hep duyuyoruz, oyuncular da anlatıyor zaten. Sen daha çok genç ve güzelsin, ama bu konudaki düşüncelerin nedir?
Maalesef, kadınların bu tür durumlara maruz kalması çok üzücü. Ben, güzelliğin mutlulukla doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Keşke hiçbir kalıba sokulmadan mutluluğumuza odaklanabilsek.
Oyuncular farklı roller için dans, at binme, paraşütle atlama gibi farklı becerileri öğrenebiliyor. Bunların dışında yeteneği beslemek için neler yapılmalı sence? Senin planlarında neler var?
Farkındalık ve empati. Ben duygularımdan kaçmak yerine onları kucaklamayı tercih ediyorum. Önce kendimi, sonra da başkalarını ve canlandırdığım karakterleri anlamaya özen gösteriyorum.
Çalışmadığın anlarda seni neler dinlendirir?
Şu sıralar evde olmak bana çok iyi hissettiriyor. Hiçbir şey yapma sorumluluğumun olmadığı günlerde telefonumdan uzaklaşıp sadece sevdiklerime odaklanmak beni dinlendiriyor.
Mücevher ve aksesuarların insanın kendini ifade etmesinde nasıl bir rolü var sence? Sen en çok ne takmaktan hoşlanırsın?
Ben taktığım takılarda genelde anlam arıyorum ve ve onlarla duygusal bağ kurmayı seviyorum. Bu yüzden bütün takılarımı çok severim ve enerjimi değiştirdiğini düşünürüm. Bu aralar hiç çıkarmadığım çok anlamlı bir bilekliğim ve kolyem var.
Pandora ile “Be Love” kampanyasıyla başlayan tatlı bir işbirliğiniz var. Pandora marka değerleri ile Sıla’nın değerlerindeki ortak yönler nelerdir?
Ortak dilimiz sevgi. Ben de sevginin hayatın en anlamlı parçası olduğunu düşünüyorum. Birlikte büyüdüğümüz, eşsiz bir yolculuk. Paylaştıkça çoğalan, çoğaldıkça güzelleşen bir şey sevgi.
Koleksiyona bu sezon çok güçlü parçalar eklenmiş, büyük boy gül ve kalp charm’ları çok beğendik. Senin favorilerin hangileri?
Güller gerçekten büyüleyici. Hem geleneksel bir motif hem de modernize edilmiş, zamansız bir parça. Benim de favorilerimden biri. Ancak diğer charm’lara anlam yüklemekten de vazgeçemiyorum.
Takacağın bilezikleri, kolyeleri Pandora’daki gibi kişiselleştirebilmek hoşuna gidiyor mu?
Anlam yüklü objeler benim için çok özel. Eğer siz de benim gibi anlamlı olan parçalara düşkün biriyseniz, charm’lar tam size göre. Kendim için anlamlı olanları biriktirmeyi gerçekten çok seviyorum.
Pandora, bu senenin başında Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) sekiz bini aşkın şirketin değerlendirildiği dünyanın en sürdürülebilir 100 markası listesinde totalde 48. sırada; tekstil, moda ve lüks kategorisinde ise 2. sırada yer alma başarısını gösterdi. Senin satın alma alışkanlıklarında sürdürülebilirliğin önemi nedir?
Sürdürülebilirlik benim için sadece bir tercih değil, bir sorumluluk. Alışveriş yaparken, doğaya ve topluma duyarlı markaları seçmek beni daha iyi hissettiriyor. Pandora gibi öncü markaların bu konuda ilham olması da umut verici.
Modayla aran nasıl, ilgilenir misin, gardırobunun önünde dururken en çok hangi parçalara gider elin?
Tarzım, zamansız ve sade parçalar üzerine kurulu. Basic tişörtler ve jean’ler vazgeçilmezlerim.
Bir kadını güzel kılan nelerdir sence?
Bence bir kadını güzel kılan şey, kendine duyduğu güven, içtenliği ve tutkuyla yaptığı her şeydir.
14 Şubat Sevgililer Günü. Sen nasıl bir sevgilisin sence?
Sevdiğimde içimdeki çocuk saflığı ortaya çıkıyor. Sevgimi göstermekten asla çekinmem. Karşımdakini yargılamadan, değiştirmeye çalışmadan anlamaya çalışırım. Ne olursa olsun karşımdaki kişinin kalbinin en derinliklerine dokunmaya çalışan biriyim bence.
Sosyal medya paylaşımlarından çok mutlu olduğun bir ilişki içinde olduğunu görüyoruz. Erkek arkadaşın seni en çok ne açıdan etkiliyor?
Birlikte büyümenin, öğrenmenin, deneyimlemenin keyfini çıkaran, kocaman sevgisiyle sarıp sarmalayan ve her ne olursa olsun arkamda olacağını bildiğim kocaman bir dağ.
Kolay seven ve kendini hemen açıp kolayca sevdiren bir insan mısın? Yoksa karşındakine yavaş yavaş mı alan açarsın?
Hesapsız kitapsız, çıkarsız, sadece duygularıyla hareket eden biri olduğum için duygularımı kolayca açarım. Kalbim başka türlüsünü bilmediği için kolayca sevdirebilirim kendimi de.
Mutluluğu nasıl tanımlarsın?
Mutluluk, büyük hedeflerin ötesinde, fark edilmeden geçip gidebilecek küçük anlara değer vermekle ilgili.
Hayatta seni en çok ne heyecanlandırır?
Yeni olasılıklar ve keşifler… Bir şeylerle anlamlı bağlantılar kurmak. Bu, bir insanla gerçekten derin bir bağ yakalamak, bir duyguyu paylaşmak ya da birilerine dokunabilmek de olabilir.
Toplumu ilgilendiren olaylarda sanatçıların sesini çıkarması ile ilgili görüşün nedir?
Sanatçılar, genellikle toplumun hem kalbini hem de vicdanını temsil eder. Cesaretle konuşan bir sanatçı, yalnızca kendisi için konuşmamalı, çoğu zaman sessiz kalan ya da sesi duyulmayan kitleler için sesini çıkarmalı. Böylece toplumdaki tabuların yıkılmasına, adaletsizliklerin fark edilmesine ve toplumsal bir dönüşümün başlamasına yol açabilir.
Dünyanın ataerkil düzeni seni rahatsız ediyor mu? Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda görüşünü öğrenebilir miyiz?
Ataerkil düzen, insanlık tarihinde o kadar köklü bir yere sahip ki, çoğu zaman bunun yarattığı eşitsizlikler “normal” kabul ediliyor ve bu beni derinden rahatsız ediyor. Bu düzen toplumu dar kalıplara sıkıştırarak olması gereken değil de “olması istenen” rollere zorluyor. Bana sorarsanız kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sadece kadınların değil, tüm insanlığın adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin merkezinde yer alıyor. Toplumların büyük bir kısmında kadınların yaşamlarını sınırlayan, potansiyellerini bastıran ve haklarını elinden alan bir sistem maalesef ki hâlâ var. Bu durum, bireylerin kimliklerini özgürce ifade etmelerine, hayallerine ulaşmalarına ve eşit fırsatlar yaratmalarına engel oluyor. Kadın hakları, sadece kadınların insan gibi yaşama hakkını savunmak değil, aynı zamanda toplumun geleceğini dönüştürmekle de ilgilidir. Ama bu hakların gerçek anlamda uygulanabilmesi, sadece yasalarla olamaz, bireylerin ve toplumların da zihniyetlerini değiştirmesiyle mümkün olur.
Peki ya hayvan haklarıyla ilgili düşüncelerin?
Bu dünya hepimizin. Bu kadar insan merkezli yaşamayı bırakmalı, hayvanların da duygusal ve sosyal varlıklar olduğunu anlayarak başlamalıyız. Hayvanlara yönelik şiddeti önleyen yasaları güçlendirmeli, hayvanların yaşam alanlarını korumalıyız.
Sosyal medyada seni rahatsız eden yorumlar ya da asılsız iddialar gördüğünde tepkin ne oluyor?
Tepkisiz kalmayı tercih ediyorum. Çünkü her tartışma ya da her yanlış bilgiye müdahale etmek, özellikle sosyal medyanın hızlı ve kaotik doğasında hem yorucu hem de etkisiz olabiliyor.
Çok hayal kurar mısın, kendi hayatını planlar programlar mısın, yoksa evrenin gücüne inanıp daha akışta mı yaşarsın?
Hayaller bazen bir kaçış alanı, bazen de gerçeklerin başlangıç noktasıdır. Ben her zaman hayal kurarım. Planlı yaşama taraftarı değilim; hayatın getirdiği her şeye açık olmak beni çok daha akışta tutuyor.
Hayattan en son ne öğrendin?
Hayat gerçekten çok kısa. Aslında rutin olarak gördüğümüz her şeyin çok kıymetli olduğunu, anın kıymetini ve kimseden bizim gibi olmasını beklememeyi; bu çeşitliliği kabul edip keyif almayı öğrendim.
2025’e bir Whatsapp mesajı atsan ne yazardın?
2025’te bu mesajı okuyan halime şunları söylemek isterim; zaman geçtikçe her şeyin geçici olduğunu daha net anlayacaksın. Sana kalan, bu anı nasıl yaşadığın olacak. Eğer bir yerde kaybolmuş hissediyorsan, bu, kendini bulmaya en yakın olduğun andır. Yolun nereye çıkarsa çıksın, unutma: Sen, attığın her adımla kendi evrenini inşa ediyorsun.
Kısa Kısa...
Yeşilçam’da en sevdiğin kim?
Şener Şen.
Mesleğindeki rol modelin?
Mücadeleci güçlü kadın rollerinden dolayı Fatma Girik.
En son nereye yolculuk ettin?
Viyana.
Şu an başucunda hangi kitap var?
“İnsan Ne İle Yaşar”.
En son seyrettiğin film?
“Manchester By The Sea"
Spotify’da geçen sene en çok hangi şarkıyı dinlemişsin?
En çok ne dinledim bilmiyorum. Ama bu aralar en çok Polad Bülbüloğlu’ndan “Gel Ey Seher” dinliyorum.
Sosyal medyada en son kimi takip ettin?
@elleturkiye hesabını :)
İnandığın bir motto?
Kim olduğunu bulmak, tüm maskeleri tek tek çıkartmaktan geçer.
Kısa Kısa...
Yeşilçam’da en sevdiğin kim?
Şener Şen.
Mesleğindeki rol modelin?
Mücadeleci güçlü kadın rollerinden dolayı Fatma Girik.
En son nereye yolculuk ettin?
Viyana.
Şu an başucunda hangi kitap var?
“İnsan Ne İle Yaşar”.
En son seyrettiğin film?
“Manchester By The Sea"
Spotify’da geçen sene en çok hangi şarkıyı dinlemişsin?
En çok ne dinledim bilmiyorum. Ama bu aralar en çok Polad Bülbüloğlu’ndan “Gel Ey Seher” dinliyorum.
Sosyal medyada en son kimi takip ettin?
@elleturkiye hesabını :)
İnandığın bir motto?
Kim olduğunu bulmak, tüm maskeleri tek tek çıkartmaktan geçer.
Röportaj: Melda Narmanlı Çimen
Fotoğraf: Fırat Meriç Moda Direktörü: Aslı Asil Saç: Mutlu Ahmet Sinan
Makyaj: Ece Birsen
Prodüktör: Aşkın Tosun
Sanat Yönetmeni: Dilara Gülsen Ateş
Işık Şefi: Okan Ataş
Fotoğraf Asistanı: Burhan Canlı
Moda Direktörü Asistanı: Damla Hasanreisoğlu
Moda Ekibi Asistanı:
Ece Dila Görügen
Makyaj Asistanı: Arzu Sezer
Sanat Ekibi: Kerem Tugman, Ece Şahbazlar
Set Ekibi: Emre Ekici/Set Gripim
Çekimde yer alan dekorasyon ürünleri için Arşiv Design’a teşekkür ederiz.