Çoklu evrendeki tüm farklı yaşamlarınıza göz atma şansınız olsaydı, hangisini seçerdiniz? “Everything Everywhere All At Once (Her Şey Her Yerde Aynı Anda)” hangisini seçerseniz seçin, sonunda pek bir fark yaratmayacağını teorileştiriyor. Daniel yönetmen ikilisinin filmi bitirdiği mesaj bu olsa da, bu sonuca ulaşma yolculuğu sıradan olmaktan çok uzak.
“Everything Everywhere All at Once” filminde, orta yaşlı Çinli bir göçmen Evelyn Wang (Michelle Yeoh), başka evrenleri keşfederek ve sürdürebileceği hayatlarla bağlantı kurarak tek başına varoluşu kurtarabileceği çılgın bir maceraya sürüklenir.
Evelyn Wang (Michelle Yeoh), kocası Waymond (Ke Huy Quan), kızı Joy (Stephanie Hsu) ve babası Gong (James Hong) ile sağlıklı bir ilişki sürdürmek için mücadele eden ve aşırı çalışan bir çamaşırhane işleten Çinli bir göçmendir.
Amerika'da yaşayan, vergilerini ödeyen ve kızlarının cinselliği fikriyle boğuşan göçmenlerin başka bir hikayesi gibi görünen bu hikaye, kısa süre içinde birden çok evrenden gelen gerçeklerden oluşan bir tarafa yol açar. Kült liderler ve sinema oyuncularından Kung Fu uygulayıcıları ve şeflerine kadar, film bize oldukça geniş bir yelpaze sunuyor ve gerçeklik kavramının kendisini sorgulamamıza neden oluyor.
Everything Everywhere All at Once, izleyici beğenisi biçimleri açısından çok yönlüdür. Saf bir eğlence parçası ya da felsefenin ve varoluş durumunun güzel ve tuhaf bir incelemesi olarak görülebilir. Daniel ikilisinin vizyonu ne kadar kendine özgü olsa da, herkesin keyif alacağı veya en azından hayran kalacağı bir şeyler var.
Etkileyici görsel efektler, kurgu ve tür harmanlamanın ötesine bakıldığında, Everything Everywhere All at Once'ın kalbinde, aile ve yardımseverlik hakkında derin bir insan hikayesi var. Çoklu evrende yoğun bir yolculuğun ardından Evelyn, ailesine karşı sevgi ve şefkatin orta yaştaki hüsranlarının anahtarı olduğunu öğrenir. Film, varoluşçuluğun karmaşık temalarını ve Asyalı Amerikalılar’ın kuşaksal kimliğini ele alsa da, kapsayıcı mesajı çekici geliyor.
Üç kısma ayrılan ve adlarının bölümden sonra geldiği (Her Şey, Her Yerde ve Hepsi Aynı Anda) film, izleyiciyi iki saatten fazla bir süre içinde çok sayıda gerçekle karşı karşıya bırakarak bunaltma riski taşıyor. Film, Evelyn'in beynini rahatsız eden çok sayıda eğeri keşfederek, kendi yaşam kararlarımızın çatlaklarında kalan korkuları açığa çıkarıyor. Waymond'lardan biri Evelyn'e yaptığımız her seçimin yeni bir evren yarattığını açıkladığında bu daha da belirginleşir.
Film, Eveyln'in korkularını çözüp felsefi sorular ortaya atarken, evrensel insan olma deneyimini ustaca ele alıyor ve Michelle Yeoh, Evelyn Wang rolünde bu deneyimin başrolü oluyor.
Film müziği ile tamamlanan filmin temposu, izleyicinin gözlerini ekrandan ayırmasına izin vermiyor. Evelyn'in çamaşırhanesine geri dönmesini dilediğimiz anlar olabilir ama çok geçmeden bu çılgınlığın bir yöntem olduğunu anlıyoruz. Film, duyusal aşırı yüklemesiyle, bulmacanın parçalarını kişinin kendi isteği ve zamanında düzeltmesi için düzenleyerek araştırmanız, yorumlamanız ve teorileştirmeniz için hala alan sağlıyor.
Kara deliğe benzeyen " Everything Bagel (Her Şey Simit)" ve Bay Wang'ın şakacı gözleri (ilk başta önemsiz gibi geliyor) gibi semboller, evrenlerdeki yin ve yang enerjileri hakkında mükemmel bir yorum yapıyor. Bunun gibi semboller aracılığıyla aktarılan mesajlar, film bittikten sonra seyircinin kendi kendine gülümsemesine neden oluyor.
Çoklu evren ve bilimkurgu anlatısı fikri izleyiciyi içine çekse de; bizi ekrana bağlı tutan şey, aşk, umut ve kabullenme etrafında konumlanan hikayenin kalbi… Konuşma konusu olan mesele; Evelyn, çoklu evrende önemli bir kişinin köleleriyle savaşırken; kocasının her zaman sevgiyi ve umudu seçme ricası, onu neredeyse kesin ölümden kurtarıyor.