Aynı anda şaşırtıcı, büyüleyici, renkli ve kaotik bir şehir: İstanbul. Binlerce yıllık tarihi ile büyük imparatorluklara başkentlik yapmış, Avrupa ve Asya'nın buluşma noktası olan özel bir metropol…
Seyahat etmeyi, kitapları ve İstanbul’u seven iki isim Seda Domaniç ve Sinan Sökmen, sürekli değişen metropolümüzün gerçek tadını ve ruhunu gözler önüne sermek için ‘Monday to Sunday Istanbul’u hazırladı. Bu uluslararası seyahat yayını, mega şehrin pek çok yüzünü - yaratıcı enerjisini, sokak kültürünü, sanatı, gastronomisini ve çok yönlü tarihini kutluyor.
İstanbul’un farklı yüzlerini deneyimlemeyi yenilikçi bir bakış açısıyla sunan Monday to Sunday Istanbul’u Seda Domaniç ve Sinan Sökmen ile konuştuk.
İki kaşif ruh ve Seda Domaniç ve Sinan Sökmen… Birlikte yeni bir yolculuğun başındasınız. Sizin hikayeniz nedir?
Seyahat etmeyi, kitapları ve İstanbul’u seviyoruz. İkimiz de çocukluğumuzdan beri sürekli yollardayız ve geri kalan yıllarımızı da benzer bir tempoda geçirmek istiyoruz. Dolayısıyla seyahat, keşif ve yeni çıktığımız bu yolculuk bizim için bir iş olmaktan çok, hayatımızın heyecan duyduğumuz bir yönü. İkimizin de elbet devam eden ayrı ayrı işleri var: Ben (Seda Domaniç) 20 yılı aşkın süredir gazetecilik, iletişim, pazarlama ve dış ilişkiler alanlarında çalışıyorum ve şu an yazarlığın yanı sıra markalara bu alanlarda danışmanlık veriyorum. Sinan ise üç dilde profesyonel turist rehberi ve Istanbul Tour Studio adlı butik seyahat acentasının kurucusu ve CEO’su. Bu yola çıkarken ikimizin de ortak isteği bu şehri hak ettiği çeşitlilik içinde bir kitapta buluşturmak oldu.
Bir şehre adanmış mütevazi bir tutku projesi olarak tanımladığınız “Monday to Sunday Book” nasıl doğdu? Neden ilk olarak İstanbul’u seçtiniz?
İstanbul’la uzun süredir bir aşk-nefret ilişkisi yaşıyoruz. Bu şehirde yaşayan herkes gibi trafikten, kalabalıktan yorulduğumuzda vazgeçecek gibi oluyoruz, fakat İstanbul bir şekilde hep yeniden kalbimizi çalıyor. Çünkü burası, ziyaret edenleri de, şehrin akışına kendini bırakanları da büyüleyen çok özel bir şehir. Üzerine yazılmış sayısız roman, şiir, araştırma var. Fakat konu güncel seyahat deneyimine gelince bir anda yabancı dilde yazılmış kaynaklar azalıyor - yıllardır bilinen belli başlı bir kaç gezi rehberi geriye kalıyor.
Biz bu kitapta bir gezi rehberi formatından uzaklaşıp, İstanbul’un bugününe dair önerilerde bulunmak istedik. Çok kültürlü zengin tarihine olduğu kadar; sokak yaşantısına, güncel sanatına, değişen gastronomi dünyasına, yaratıcı ruhuna da odaklanan bir seyahat kitabı hazırlamayı arzu ettik. Heyecanımızı paylaşacak bir tasarım, yazar ve fotoğraf ekibiyle çalıştık. Bir karı-kocanın akşam yemeği hayali olarak başlayan proje, ekibe katılanların desteğiyle büyüyerek 360 sayfalık bir seyahat kitabı olarak karşınıza çıktı.
İngilizce seyahat kitabınız, semtler, temalar ve günlere göre gruplanan 7 farklı bölümden oluşuyor. Monday to Sunday Istanbul ile 7 gün boyunca nerelere gideceğiz? Semt, tema ve gün eşleşmesini yaparken neleri dikkate aldınız?
Hem semtlere hem de temalara göre gruplanan yedi farklı bölümümüz var: Monday: The Imperial City; Dört farklı imparatorluğa başkentlik yapmış bu heybetli megapolün çok katmanlı tarihine odaklanıyor. Tuesday: Glamorous Bosphorus; Boğaziçi’nin ışıltılı ve etkileyici dünyasına götürüyor. Wednesday: The ‘Other’ Side; Son dönemde İstanbul’un gastronomi, müzik ve gece hayatı açısından en haraketli sokak kültürünün yaşandığı Kadıköy ile tanıştırıyor. Bu şehirdeki müzik kültürüne daha ‘içten’ bakmanızı sağlıyor. Thursday: So Close but Faraway; Kalabalık bir metropolden sizi bir anda başka zamana, ritme ve mimari dile ışınlayan Adalar’da geçiyor, Friday: Art, Antiques and Activism; İstanbul’da güncel sanatın merkezi olduğu kadar şehrin kültürel hafızasının da saklandığı Beyoğlu bölgesini ele alıyor. Beyoğlu’nun önlemez değişim süreçleri ve dirençli sivil toplum belleği de bölümün temaları arasında yer alıyor. Saturday: Inside the City’s Creative Heart; Moda, tasarım ve çok kültürlü yaşamın odağındaki Nişantaşı, Kurtuluş ve Bomonti’yi keşfe davet ediyor. Sunday: Toward the Black Sea; İstanbul’un Karadeniz’e doğru açılan eşsiz doğasını, metropollerde az rastlanan açık hava aktivitelerini ve Istanbulluların en sevdiği Pazar ritüellerini öne çıkarıyor.
İstanbul’un farklı yüzlerini deneyimlemeyi yenilikçi bir bakış açısıyla sunan Monday to Sunday Istanbul, içeriğinde neler sunuyor?
Sadece bu kitabın yaratıcıları olarak değil, aynı zamanda birer gezgin olarak seyahat etmenin artık tarihi anıt ve bina görmenin çok ötesinde bir deneyimler bütünü olarak ele alınması gerektiğine inanıyoruz. ‘Tatil’ ve ‘seyahat’ konseptleri de bizim için ayrışıyor. Tatilde belki şık bir tatil köyünde bir hafta dinlenerek ya da eğlenerek vakit geçirebilirsiniz. Ancak bir seyahat, ruhani bir serüveni de içinde barındırmalı. O gezi boyunca kimlerle tanıştığınız, sohbet ettiğiniz, doğru yerde, doğru zamanda bulunduğunuz gerçekten önemli. Aslında bakarsanız eve döndüğünüzde de geriye de bir tek bu özel anlar ve anılar kalıyor.
Biz de bu kitapta biraz o özel olabilecek anlara, zamana ve insana odaklanmaya çalıştık. Örneğin siz İstanbul'da bir Çarşamba akşamüstü yapacak bir şey arıyorsanız, o güne ve saat dilimine uygun bir deneyim önerisinde bulunuyoruz. Kitabın içinde yüzü aşkın böyle özenle seçilmiş gezi fikri bulunuyor. Aynı zamanda tanınmış fotoğrafçılar tarafından çekilmiş, sürekli değişim içindeki bu görkemli metropolün estetik ruhunu yansıtan 293 fotoğraf bu fikirlere eşlik ediyor. İstanbul’a seyahat edecekler için özenle hazırlanmış kitap, film/dizi ve müzik listeleri de bulunuyor. İstanbul merkezli markaları öne çıkaran ve şehrin en iyi adreslerini içeren detaylı bir index çalışması da yine kitapta yer alıyor.
Geleneksel seyahat kitaplarından farklı olarak kitapta, şehrin önde gelen isimleri yapılan 29 farklı röportaj yer alıyor. Bu isimler nelere odaklanıyor?Kitapta İstanbul’un yaşam kültürüne de odaklanıyoruz. Bu röportajlarda alanında uzman fikir önderleri İstanbul ve şehir kültürüne dair bilgilerini, kişisel rotalarını ve önerilerini paylaşıyor. Şehrin yaratıcı ruhu bu ‘içten gelen’ öngörüler ışığında daha da ortaya çıkıyor. Ele aldığımız konular arasında edebiyat, mizah, güncel sanat, müzik, gastronomi, kahve kültürü, güzellik ritüelleri, Bizans tarihi, eğlence hayatı, şehre dair belgeseller, şarap kültürü, moda, tasarım, sosyal girişimcilik, mimari gibi çok farklı alanlar yer alıyor.
Kitap, şehrin estetiğini, İstanbul ve Türk kültürünü yansıtan 293 fotoğraftan oluşuyor. Görsel tarafın büyük bir rol oynadığını düşünürsek; fotoğraf süreci nasıl ilerledi?
Fotoğraf bu kitabın en ayrıştırıcı noktalarından biri. Gezi kitapları genellikle photoshop yapılarak ve filtrelenerek mükemmelleştirilmiş bina ve anıtsal yapı fotoğraflarıyla öne çıkıyor. Biz bu kitapta daha çeşitli, doğal ve estetik bir fotoğraf dili benimsedik. Kitabın fotoğraf direktörlüğünü Ekin Özbiçer üstlendi; kreatif direktörlüğünü ve tasarımı ise Ulaş Eryavuz. Birlikte hem yeni çekimler gerçekleştirdik hem de beğendiğimiz fotoğrafçılarla iletişime geçerek arşivlerinden titiz bir seçki yaptık. Fotoğrafların üzerine en az metinlerin olduğu kadar dikkatle ve özenle çalıştık.
Monday to Sunday Istanbul’un ardından, seyahat rehberi yolculuğunuz nasıl devam edecek? Farklı şehirler ile aynı konseptte ilerlemeyi düşünüyor musunuz? Monday to Sunday Book’un İstanbul’dan çıkan bir seyahat kitap serisi olmasını gerçekten arzu ediyoruz. Çünkü bugüne kadar hep tam tersi oldu. Tanınmış ve çoğu Anglo-Saxon menşei gezi rehberleri İstanbul’u anlattı. Biz daha ‘içeriden’ bir anlatımla ilk kitabımızı çıkardık. Hayalimiz sonraki yıllarda yine olabildiğince içeriden o şehrin yazarları ve fotoğrafçılarının desteğiyle, ama kendi özel ve özenli bakış açımızı koruyarak orijinal ve özgün deneyimlerle dolu olduğuna inandığımız farklı şehirlerde bu seriyi devam ettirebilmek.
Tabi ki her gün favoriniz olsa da, Monday to Sunday Istanbul’dan bir gün seçmeniz gerekse hangisi olurdu?
SİNAN: Benim favorim Beyoğlu’nda sanat, antikalar ve sivil aktivism konularına odaklanan Cuma günü. On yıldan fazladır Beyoğlu’nda yaşayan ve çalışan biri olarak her ne kadar bu bölgenin geçirdiği değişimlerden dönem dönem üzüntü duysam da, bu semtin çok katmanlı kültürel yapısı, gezginlere sunduğu çeşitlilik ve yıkılmayan direnci beni her daim etkiliyor. Bir de bu bölümün fotoğraflarını gerçekten çok seviyorum!
SEDA: Ben de sanırım şehrin nispeten daha sakin yüzünü temsel eden Pazar gününü seçiyorum. Şehrin keşmekeşinin içindeyken, 17 milyon insanın yaşadığı bir şehirde sörf yapılabildiğimizi, engin bir denize karşı motocross’la havalara uçabildiğimizi ya da Sarıyer kıyılarında balık tutabildiğimizi hatırlamak ve hatırlatmak insana iyi geliyor. Tabii bir de bu gün içinde İstanbul’da vazgeçemedim iki ritüelden de bahsediyoruz: Uzun bir hamam sefası ve arkasından gelen dostlarla buluşma.
Monday to Sunday Book’a nerelerden ulaşabiliriz? Fiyatı nedir?
Kitap seçili online platformların yanı sıra, bağımsız kitapçılarda, konsept mağazalarda ve müzelerde 475 TL olarak satışa çıktı.
www.mondaytosundaybook.com sitemizden direkt satın alabilirsiniz.; bu sitede kitabın bulanabileceği tüm noktalar da listeleniyor.