Gözlerinin içi gülüyor, çok yakışıklı ve sempatik, objektifle tatlı flörtünden geriye kalan fotoğraflarsa fazlasıyla etkileyici. Ondaki star ışığına inananlara hak vermemek elde değil. “İstanbullu Gelin” dizisiyle oyunculuğa adım atan, şans ve tesadüflerin çizdiği yolda cesareti ve özgüveniyle dikkat çeken Berkay Hardal’ı tanıdıkça bakalım siz de o ışığı keşfedecek misiniz?
Futbolcu olma hayalleri kurarken kendini “aniden”, “İstanbullu Gelin” dizisinde Murat karakterini canlandırırken bulan, Bahçelievler’deki mahallesinden dizi setine, kelimenin tam anlamıyla jet hızıyla ışınlanan Berkay Hardal’ın hikayesini okuyunca onun ne kadar şanslı olduğunu düşünebilirsiniz. Henüz 22 yaşında ve hayatın ona sunduğu bu hızlı değişimi heyecanla ama sakinlik ve cesaretle karşılayan Berkay, “Bu işin üstesinden geleceğime inandılar” diye anlatıyor ilk dizisi “İstanbullu Gelin”e nasıl seçildiğini.
Evet, öncelikle onda “star ışığını” gördüğünü söyleyen menajerini, kendi gibi, Berkay gibi ve aslında Murat gibi oynayarak dizinin yapımcı ve yönetmenini etkileyen genç oyuncu, ilk aşamada şans ve tesadüflerle kapıları açsa da ileride işini şansa bırakmayacak kadar da kendinden emin: “Oyunculuk artık mesleğim, sonuna kadar peşinden gideceğim. Kolaycılığı sevmem. Bu rolü benden daha iyi oynayan olur muydu, belki olurdu, bilmiyorum ama karakterin hakkını vermek için elimden geleni yapıyorum. En iyiyi hedefliyorum ve eğitimle, sürekli kendimi geliştirerek çok daha iyi olacağım” diyor.
İyi ki ona inanmışlar, iyi ki tanışmışız Berkay’la... Çekim boyunca bu biraz çocuk, biraz naif, oldukça sempatik ve yakışıklı genç adama baktıkça, onun mimiklerini, şekilden şekle giren yüz ifadelerini, seksi gülümsemesini keşfettikçe bizler de o “star ışığını” yakalıyor ve bu işin peşini hiç bırakma genç adam diyoruz!
Röportaj için fotogaleriyi tıklayın.
YAZI: SELİN MİLOŞYAN FOTOĞRAFLAR: FIRAT MERİÇ STYLING: ASLI ASİL
ELLE DERGİSİ MART SAYISINDAN ALINMIŞTIR.

ELLE: Berkay Hardal kim? Nerelisiniz, kimlerdensiniz?
BERKAY HARDAL: Manisa Akhisarlıyım ama İstanbul Bahçelievler’de büyüdüm. Annem Yugoslav göçmeni, babam Manisalı. Tek çocuğum ama kuzenlerimle birlikte kalabalık bir ailede mutlu bir çocukluk geçirerek, el bebek gül bebek büyüdüm. En büyük hayalim futbolcu olmaktı; yedi yaşımdan itibaren top peşinde koşturdum ama geçirdiğim bir sakatlık sonrası bu hayalimden vazgeçmek durumunda kaldım.
ELLE: Yani oyuncu olmak hayalleriniz arasında değildi... B.H.: Oyuncu olma hayalim yoktu, evet. Üniversitede ekonometri okuyordum. “Neden ekonometri?” diye sorarsanız, “Puanım ona yetti” diye sıradan bir yanıt verebilirim. Ben asla mühendis ya da doktor olma hayalleri kurmadım, kısaca hedefim okumak değildi. Üniversitedeyken şimdiki menajerim Müzeyyen Hanım’la tanıştım. Aslında öncesinde Instagram’dan fotoğraflarımı görüp benimle bağlantıya geçen birkaç ajans oldu ama açıkçası kendime güvenemedim. Müzeyyen Hanım bana samimi geldi, bende “star ışığını” yakaladığını söyledi. Buluştuk ve serüven böyle başladı. Bir ay içinde “İstanbullu Gelin” için “audition”a çağrıldım, ardından da bir hafta içinde role seçildiğimi öğrendim.
ELLE: “İstanbullu Gelin” dizisinde ilk oyunculuk deneyiminizi yaşadınız. Daha tecrübeli, oyunculuk deneyimi olan insanların arasından seçilmiş olmanızı nasıl açıklıyorsunuz? Konservatuvar ya da oyunculuk eğitiminiz, tecrübeniz yoktu... Neyiniz vardı?
B.H.: Bana inandılar, bu işin üstesinden gelebileceğime inandılar. Seçmelere oyunculuğu deneyimlemiş bir sürü insan katıldı, ve bence çok iyi performans göstermememe rağmen beni tercih ettiler. Seçmelere gittiğim günü dün gibi hatırlıyorum. Mahallemdekilere göre kocaman görünen o binaya heyecanla bakmıştım. Hayatımda ilk defa kamera karşısına geçtim. Murat rolünü kendim gibi canlandırdım.
ELLE: Peki, seçildiniz, “Şimdi ben ne yapacağım?” diye sormadınız mı hiç kendinize? Tecrübeli oyuncularla aynı seti paylaşmaktan korkmadınız mı?
B.H.: Açıkçası kamera karşısına geçmek hayallerimin arasında olmadığı için bu yeni durumu idrak etmekte zorlandım. Yıllardır ekranlarda gördüğüm insanlarla yan yanaydım, aynı ortamdaydım. Birden dünyam değişti, farklı sohbetlerin içine dahil oldum, ufkum açıldı, kendimi geliştirmeye başladım. Diziye başladıktan iki ay sonra nasıl bir işin işinde olduğumu kavradım ve heyecan asıl o zaman kendini gösterdi. Dizi iyi gittikçe bu daha da çoğaldı. Yönetmen Zeynep Günay Tan biz oyunculara sürekli, “İçinizden geleni tutmayın” diyor. Dizinin başarısının ardında oyuncuların samimiyeti yatıyor.

“OYUNCULUKTA DA, HAYATTA DA KENDİME GÜVENİYORUM”
ELLE: Setteki günleriniz nasıl geçiyor?
B.H.: Tüm ekip arkadaşlarıma tek tek teşekkür ederim. İlk günden itibaren bana kol kanat gerdiler, beni sevdiler, benimle fazlasıyla ilgilendiler. Aslında hiçbir şey yapmadım ama sanırım bende şeytan tüyü var, beni hemen aralarına aldılar.
ELLE: En çok hangi alanda zorlandınız? Cesaretinizin kırıldığı dönemler oldu mu?
BH.: Kendime güveniyorum, cesaretimi hiç yitirmedim. Bu, sadece oyunculukta değil, hayatta da böyle. Ama tabii yönetmenimiz, “Berkay olmuyor, haydi bir daha dene” diye uyardığında kendi kendime “Bildiğin işi yapsaydın bunlarla karşılaşmazdın” dediğimi hatırlıyorum. “Keşke eğitimini alsaydım ya da bildiğim işin peşinden gitseydim” diye düşündüğüm anlar oldu. Ama bu düşüncelerden, setteki ağabeylerim ve ablalarımın desteği sayesinde hızlıca kurtuldum. Onların motivasyonu ve bana olan inancı oyunculuğa daha sıkı sarılmamı sağlıyor.
ELLE: Eğitimli ve tecrübeli oyuncular işsiz kalabiliyor ve istedikleri yerde olmayabiliyorlar. Kendinizi hiç başkalarının hakkını yemiş gibi hissettiniz mi?
B.H.: Hayır hissetmedim. Kimsenin hakkını yemedim. “İstanbullu Gelin” için tam da benim tipimde birini arıyorlardı. Doğru zamanda doğru yerdeydim, şansım iyi gitti, evet ama ben kolaycılığı sevmem ve bu rolün hakkını vermek için elimden geleni yapıyorum. Setteki ustalardan daha iyisini öğrenerek oyunculukta çok daha yükseklere gelmeyi hedefliyorum. Oyunculuk artık benim mesleğim; kesinlikle bunun peşinden gideceğim.
ELLE: Bu süreçte neler öğrendiniz?
B.H.: Para kazanmanın ne kadar zor olduğunu bizzat deneyimledim. Sabretmeyi, disiplini, gece dörtte yatsam da sabah altıda sette olmayı öğrendim. Bu, benim ilk kurumsal işimdi, büyüdüm, olgunlaştım, sorumluluk almaya başladım. Aileme bağımlı değilim, kendi ayaklarım üstünde durabiliyorum, güzel bir işim var ve mutluyum; daha ne isterim ki... İleride çok daha başarılı olacağıma inanıyorum.

“ÜNLÜ OLMAYA HENÜZ ALIŞAMADIM”
ELLE: Oyunculuğa çok başarılı bir diziyle başladınız. Bundan sonra da çıtayı hep yüksek tutmak durumunda kalacaksınız. Bu üzerinizde baskı yaratıyor mu?
B.H.: Çocukluğumdan beri hiçbir konuda stres olmadım. Üniversite sınavına bir saat uykuyla girdim. Şuna inanıyorum: İnsan çok fazla kafasına takmadığında daha başarılı oluyor.
ELLE: Ünlü biri olarak yaşamayı öğrendiniz mi?
B.H.: Ünlü olmaya henüz alışamadım, hayır. Zaten dışarıda çok dolaşamıyorum. İnsanların beni sevmesi, yolda görüp yanıma gelmeleri çok güzel. Olumlu tepkiler almak, yaptığım işin takdir edilmesi beni elbette mutlu ediyor.
ELLE: Hiç değişmedim derseniz, inandırıcı olmaz.
B.H.: Hayatımın değişeceğini bekliyordum ve bugün böyle bir yerde olmama da çok şaşırmıyorum. Eninde sonunda sadece yaşantım değişti, kıyafetim, arabam, parfümüm, kısaca hayat kalitem değişti.
ELLE: Karakteri değişmeyen bu Berkay Hardal nasıl biri peki?
B.H.: Genelde sakin bir insanım, güler yüzlüyüm. Yalanı ve sözünde durmayanları hiç sevmem. Kolay kolay sinirlenmem, sadece Beşiktaş maçlarında kendimden geçiyorum.
ELLE: “İstanbullu Gelin”de canlandırdığınız Murat karakteri size ne kadar yakın?
B.H.: Murat bana uzak değil ama yakın da değil. Kendine has duruşu, iyi karakteri ve saygılı haliyle bana benziyor ama serkeşliğini, başıboşluğunu kesinlikle kendime benzetmiyorum. Bundan sonra da bana çok uzak duran karakterlere hayat vermek isterim.
ELLE: En sevdiğiniz dizi, filmler ve idolleriniz?
B.H.: Kıvanç Tatlıtuğ’u çok seviyorum ve örnek alıyorum. Ondaki enerjiyi kendimde de görüyorum. Keanu Reeves de beğendiğim ve ilham aldığım oyunculardan. “Fight Club” ve “Yeşil Yol” filmlerini tekrar tekrar izlemekten asla sıkılmam. Tiyatroya özel bir ilgim var ve hatta beni sevenlerin karşısına bu konuda büyük bir sürprizle çıkabilirim.

HİRA’YA İLK GÖRÜŞTE AŞIK OLDUM”
Berkay Hardal, bir süredir birlikte olduğu ve “İstanbullu Gelin” dizisinde de aşk yaşadığı kadın rolündeki Hira Koyuncuoğlu’na dair duygularını ve aşkı anlatıyor:
“Aşkı şefkat duygusuyla yakın tutuyorum. Şehir dışında üniversite okuduğum yıllarda, tatillerde annemin yanına geldiğimde kendimi çok mutlu hissederdim. Şimdi sevdiğim kadına sarıldığımda da aynı duyguyu yaşıyorum. Sanırım biz erkeklerin sevdiği kadınlar, annelerimize çok benziyor. İlk görüşte aşık olduğum Hira Koyuncuoğlu da birçok yönleriyle anneme benziyor. Onun gibi hatta, annem duymasın, ondan da güzel yemek hazırlıyor bana.

Hayatımda aldığım en cesur karar ‘İstanbullu Gelin’ dizisine girmek ve Hira’yı sevmekti. Ona ilk gördüğüm anda tutuldum ve o günden bu yana da aşığım. Ondaki özgürlük duygusu, düşüncelerini sakınmadan söylemesi, hakkını sonuna kadar savunması, korkusuzluğu beni etkileyen özelliklerden oldu. Hayatımdaki ilk gerçek aşkı, onunla tattım.

Hira’yla aynı dizide oynamamız kesinlikle motivasyonumuzu artırıyor. Yönetmen ortak sahnelerde bize teker teker direktif vermiyor, “Siz bunları yüzlerce kez yaşadınız, şimdi bir kez daha bizim için, seyirciler için yapın” diyor. Dizideki ilişkiye, Murat’la Bade’nin yaşadıkları aşka gelince, ben Murat olsaydım ve karşımda Bade kadar güzel bir kız olsaydı, evet ona evlenme teklifi ederdim. Ama dizinin başında Murat’ın yaptığı gibi Bade’den faydalanmazdım.