Modern zaman insanı stres seviyesini azaltmak için her yolu denedi. Kimi işe yaradı, kimi sadece bir deneyim olarak kaldı. Peki size dans ederek anksiyete ataklarınızdan ve stresten kurtulabileceğinizi söylesek? Hareket profilimizi değiştirerek düşüncelerimizi ve duygularımızı da değiştirmemiz mümkün. Peki ama nasıl?
Beden hareketlerinin direkt olarak beynin kimyasını etkilediğini ve hareket ederek zor ve güçlü duyguların üzerimizdeki etkisini azaltabileceğimizi söylüyor nöropsikiyatrist Daniel Siegel. “Depresyon, anksiyete, stres bozuklukları gibi psikolojik rahatsızlıklar, sadece zihnimizi ve düşüncelerimizi değil bedenimizi de değiştiriyor. Bu değişimler sinir sistemimizi, hormonlarımızı, kaslarımızı ve hareket profilimizi doğrudan etkiliyor. Yani, bedenimizi kullanış şeklimiz ve beden hareketlerimiz etkileniyor” diye anlatıyor bu tekniğin uygulayıcılarından uzman dans ve hareket terapisti Ezgi Aydoğan.
Dansla çocukluğunda tanışmış olsa da hayatın onu zorladığı yıllarda tekrar aklına düşüyor. Kariyerinde mutlu olmadığı bir noktada, hissettiği öfke ve üzüntünün kendisine anlatmak istediği bir şeyler olduğunu fark etmesiyle yolunu değiştiriyor. “İşte tam da böyle bir zamanda tanıştım dans ve hareket terapisi ile. Dansa olan tutkumu, başka bir tutkum olan psikoloji ile bir araya getirme fikri beni çok heyecanlandırdı. 2015 Eylül ayında hayallerimi gerçekleştirmek üzere İngiltere’ye taşındım ve bu arada Dance Movement Psychotherapy master programına başladım. Eğitimimi en yüksek derece olan ‘Distinction’ ile tamamladım. Altı farklı alanda yaptığım klinik stajlarımın neticesinde ‘Excellence Performance’ ile ödüllendirildim. Tezimi ise ‘DHT ve Yeme Bozuklukları’ üzerine yazdım. Mezun olduktan sonra iki senelik bir Polonya maceram oldu, burada 0-7 yaş arası çocuklar ile duygusal zeka gelişimi üzerine çalışmalar ve araştırmalar yaptım. 2019 Eylül ayından itibaren ise tüm çalışmalarıma Türkiye’de devam ediyorum.”
Kendisini wellness dünyasına kaptırmış, self care akımının bir trendden ötesi olduğunu düşünen bir editör için bu suları keşfetmek harika. Merak ediyorum bu işler böyle heyecanla anlatıldığı kadar işe yarıyor mu yoksa gelip geçici bir heves daha mı? Ezgi hemen bilimsel bir araştırmayla aradığım cevabı veriyor. “Bir araştırma, depresyonda olan kişilerin dikey düzlemde daha az hareket ettiklerini (kollarınızı yukarı kaldırmak gibi), daha küçük alan kapladıklarını (kişisel alanının daralması), göğüs bölgelerini daha az kullandıklarını tespit etmiş. Hareket (motion) ve duyguları (e-motion) inceleyen başka bir araştırmada ise, ilk grup katılımcılardan iki dakika boyunca bedenlerini açık/ geniş ve güçlü bir postürde, ikinci grubun ise bedenlerini daha kapalı/ dar ve güçsüz postürde tutmaları istenmiş. İlk grup kendini sadece daha güçlü ve mutlu hissetmekle kalmamış, aynı zamanda daha fazla risk alma eğilimi göstermiş ve kanlarında daha yüksek testosteron, daha düşük kortizol seviyeleri bulunmuş. İkinci gruptaki kişilerin ise daha az risk alma eğiliminde oldukları ve daha yüksek stres hormonu salgıladıkları gözlemlenmiş. Bu bilgiler ışığında sorduğunuz soruya cevabım ‘evet’ olacak. Anlatıldığı gibi işe yarıyor. Dans, hareketin terapötik kullanımı ile yaşadığımız duygusal ve düşüncesel problemleri iyileştirip dönüştürebiliriz.”
Ezgi’nin anlattığına göre dans ve hareket terapisi, kişinin iç dünyasını, duygu ve düşüncelerini beden ve hareket yoluyla ifade etmesini ve iyileştirmesini sağlayan bir çeşit yaratıcı sanat terapisi türü. Seanslarının temel odağı beden. Yani içinizdekileri sözcükler ile değil, beden hareketleri ile ifade etmenizi sağlıyor. “Yaptığımız her hareketin bir anlamı var; beden hareketlerimiz iç dünyamızı, düşüncelerimizi, duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı yansıtıyor. Bizler de LMA, KMP, Bartenieff gibi hareket analiz metotlarını kullanarak sizin hareket profilinizi analiz ediyor ve beraber bir yol haritası çiziyoruz. Hareket profilimizi değiştirerek ve zenginleştirerek, düşüncelerimizi ve duygularımızı da değiştirmemiz mümkün. İşte dans ve hareketin tedavi edici olma özelliği de buradan geliyor.”
KENDİNİZLE DAHA OTANTİK VE DOĞAL BİR İLİŞKİ KURMAK MÜMKÜN
Diyelim ki danışmanlık almaya karar verdiniz. O zaman şöyle bir yol izleniyor; ilki tanışma seansı, Ezgi sizin hikayenizi dinliyor ve bedeninizi nasıl kullandığınızı gözlemliyor. “Burada terapist ile danışan arasında güvene dayanan, yargıdan uzak, içten bir bağ kurulur; biz buna terapötik ilişki diyoruz. İnsanları iyileştiren şeyin bu bağın güçlülüğünden kaynaklı olduğuna inananlardanım.” Daha sonra ihtiyaçlarınıza göre seans tasarlanıyor ve dört bölümden oluşan dans ve hareket terapiniz başlıyor. “Bu dört bölümü ısınma, giriş, gelişme ve kapanış olarak düşünebiliriz. Sözlü/ sözsüz check-in yaparak ısınıyoruz. Daha sonra farklı DHT’ye geçiyor ve sözlü olarak duygu-düşünce ve hareketlerimiz arasında anlamlı bağlar kuruyoruz. Bazen bedensel rahatlama teknikleri ile bazen ise o seanstan sizde kalanları başka bir sanat formatına (resim çizmek gibi) dönüştürerek seansımızı bitiriyoruz.” DHT’nin yeme bozuklukları, depresyon, kaygı bozuklukları, psikotik bozukluklar (şizofreni, bipolar bozukluk, vb...), otizm ve çocuklarda duygusal zeka gelişimine faydalı olduğu araştırmalarla kanıtlanmış. Tabii ki bunu deneyimlemek için illa bir psikolojik rahatsızlığınız olması gerekmiyor. “Danışanlarımın birçoğu seanslara bedenlerini daha iyi tanımak, kullanmak, sözsüz ifade becerilerini zenginleştirmek ve rahatlamak için geliyorlar. Sanat yolu ile tekrar bedeninize bağlanmak sizi dış dünyadan alıp, kendi iç dünyanıza götürüyor. Burada, kendinizle daha otantik ve doğal bir ilişki kurmanız mümkün.”
Yazı: Serli Gazer Boyacı
ELLE Türkiye Kasım 2020 sayısından alınmıştır.