MİLİTAN MEMELER
Kadın bedeninin üzerindeki baskıları şeffaf bir elbiseyle tiye alıyoruz!
ELLE ONLINE 26 Temmuz 2015#text>
Instagram'ın kadın çıplaklığına uyguladığı sansürü protesto etmek için 28 Mayıs'ta New York sokaklarındaki üstsüz fotoğrafını “New York'ta yasal ama Instagram'da değil” yazısı ve “freethenipple” hashtag'iyle Twitter'da paylaşan Bruce Willis'in kızı Scout Willis, belki de yepyeni bir feminizmin idolüne dönüşeceğini bilmiyordu. Son dönemde sosyal medyada kadın memesini hedef alan yasaklara karşı gelmek, sansüre ve Amerika'daki püriten söylemlere direnmek, en önemlisi insanları bu konuda duyarlı olmaya çağırmak misyonuyla öne çıkan “Free The Nipple” hareketi giderek güçleniyor. Özellikle Willis'in üstsüz protestosundan sonra sesini daha geniş kitlelere duyuran “Free The Nipple”, kadınların sokakta üstsüz dolaşma hakkı için de savaşıyor. #text>
#text>
Instagram'da çıplak fotoğraflarından ötürü hesabı askıya alınan ve bunu protesto etmek için tamamen şeffaf bir elbiseyle CFDA Fashion Awards'e katılan Rihanna ve çıplak resmi Instagram'da yasaklanan Vogue Amerika Kreatif Direktörü Grace Coddington, son dönemde sosyal medyanın sansürüne uğrayan isimlerden. “Free The Nipple”, “Sansüre Hayır, Yaşasın Kadın-Erkek Özgürlüğü” diye bağırırken, ne yazık ki kadınların geçtiğimiz yüzyılda sürdürdüğü özgürlük mücadelesini adeta yok sayan bir gerilemeye, toplumsal bir muhafazakarlaşmaya tanık oluyoruz son dönemde. Şimdi kadını, kadın bedenini ve hatta kadın kahkahasını mahrem sayıp sınırlayan ve yasaklayan zihniyete karşı yepyeni ve güçlü bir feminist uyanışın tam zamanı!~ #text>MEMELER BAŞKALDIRIYOR
Bu uyanışın ve savaşın en önemli simgesi kuşkusuz memeler. Salt biyolojik farklılığı yüzünden yüzyıllar boyunca ezilen, toplumsal ve ekonomik arenada ötekileştirilen bu “memeli” varlık, şimdi de cinsel, kültürel ve bedensel kimliğinin en önemli parçası olan “memeleri”yle, onları özgürleştirerek karşı geliyor yasaklara ve sansürcü topluma. Sokakta emzirerek göğsünü korkusuzca açanları, şeffaf elbisesiyle memelerini gösterenleri ya da tıpkı erkekler gibi üstsüz gezebilme hakkını savunan Free The Nipple hareketini, kadının bedeni ve dolayısıyla memeleri üzerinde söz sahibi olma arzusu çerçevesinde okuyabiliriz. Sadece kocaya sunulabilen, tehlikeli ve baştan çıkarıcı olduğu için örtünmesi ve saklanması gereken, doğurganlık ve emzirme ilişkisi çerçevesinde ele alındığında kadını ötekileştiren ve cinsiyetçi bir bakış açısına hapseden memeler, özgürleşip açığa çıkarken üzerlerindeki tüm baskıya ve önyargıya da karşı geliyor, silkiniyor, “biz buradayız” diyor. #text>
#text>
POST-FEMENİZM VE ÇIPLAKLIK
Henüz çok yeni olan Free The Nipple hareketi dışında 2000'lerin başından beri üstsüz protestolarıyla dikkat çeken Ukrayna menşeli kadın hareketi Femen de kadın bedenini, özellikle memeleri mücadelelerinin merkezine taşırken her türlü baskıya, haksızlık ve adaletsizliğe karşı duruyor. Öyle ki Santiago'da kadınlar için daha çok özgürlük talep eden, Rio'da plajlarda eşitlik, üstsüz güneşlenme ve voleybol oynama hakkını savunan, İspanya'da hükümetin kürtaj yasasını değiştirme hazırlıklarını meclis salonunda çıplak eylem yaparak protesto eden Femen'ler, seslerini bedenleriyle duyuruyor, güçlerini çıplaklıklarından alıyor. Her ne kadar ideolojileri çoğu kez net olmasa ve çıplak mesajları bazen çok genel kalsa da, görselliğin önem kazandığı imaj toplumunda üstsüz protestolarıyla kendilerinden söz ettirmeyi ve yaşanan adaletsizlik konusunda toplumsal hassasiyet uyandırmayı başarıyorlar. Feminizm tarihçisi Marie-Josephe Bonnet, “daha önce hiçbir feminist hareket onlar kadar cesur, güçlü, korkusuz ve en önemlisi sert olmadı; bir tür ‘post-femenizm'den bahsedebiliriz” diyor.~ #text>ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI MEMELER
Günümüzde memelerin büyük bir mücadelenin ve savaşın tam ortasında yer aldığını görüyoruz. Moda ve güzel lik normlarının öngördüğü estetik ölçülere uymak, erkeklerin cinsel tutkularını doyurabilmek, emzirmek, gerici ve muhafazakar görüşlere, meme ucundan tahrik olan bakış açısına karşı dimdik durmak, bu mücadelenin temel taşlarını oluşturuyor. Sosyal medyada kadın çıplaklığıyla ilgili yasaklar paralelinde okunabilecek, Amerika'da Püriten akımların güç kazanmasıyla netleşen, Türkiye'de sayısız örneklerle, son olarak Bülent Arınç'ın kadın kahkahasının mahremiyetinden söz etmesiyle kendini gösteren muhafazakarlık, kadını ve kadın bedenini baskılarken, işte tam da bu baskının en önemli öznelerinden biriyle, memeleriyle siper ediyor kendini kadınlar. “Sen bana karışamazsın, ben ister açarım ister kapatırım” diye haykırıyor memeleriyle salınırken. Memeleriyle, onları açarak meydan okuyor tüm seksist düşüncelere, ataerkil sisteme ve kadın-erkek eşitsizliğine. Günümüzde moda dünyasında dikkat çeken şeffaf elbiseleri, memelerini gösteren dünyaca ünlü yıldızları, Free The Nipple ve Femen'lerin üstsüz protestolarını kesinlikle daha provokatör, çarpıcı ve güçlü bir feminizm çerçevesinde okuyabiliriz. Bu yolda kararlılıkla yürüyen özgür ve devrimci memelere, “yolunuz açık olsun!” diyor, kadın kimliğinin bu korkusuz ve cesur özgürlük savaşçılarını her daim destekliyoruz. #text>
#text>
#text> 50'LERDEN BUGÜNE MEMELERİN TARİHİ
İkinci Dünya Savaşı'nın yokluk yıllarından sonra esen mutluluk havasıyla daha seksi ve çarpıcı bir görünüme giren kadınlar birer füze başlığını andıran sivri uçlu sütyenlerle adeta birer fetiş objesine dönüştüler. 1960'larda doğum kontrol ve kürtaj hakkını elde eden kadınlar bedenlerini özgürce kullanmayı talep ederken, bir seks objesi olmayı da reddediyorlardı. 100 kadar feminist kadın 7 Eylu¨l 1968'de gerçekleşen “Bra burning” (sütyen yakma) hareketiyle sütyenlerini yakarak erkek egemen kültüre başkaldırdılar. #text>
#text>
70'lere gelindiğinde, Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde kadınlar sütyen takmamaya başladı. Tişörtün altından görünen meme ucunun tahrik ettiği ve kadını metalaştırdığı düşüncesiyle feministler yine sütyene dönüş yaptı. Kadın özgürlüğü tartışmalarının her daim odak noktasında yer alan memeler bugün yüzde yüz çıplaklığın tadını çıkarıyor ve baskılar karşısında “dimdik” duruyor.~ #text>“EN BÜYÜK PROJEMİZ FEMİNİST DEVRİM!”
Uluslararası Kadın Hakları Örgütü Femen'in Lideri Inna Shevchenko, ELLE Türkiye'nin sorularını yanıtlarken Femen Türkiye'den de bahsediyor, Türk kadınlarının çok güçlü ve cesur olduklarının altını çiziyor: “En önemli amaçlarımızdan biri patriyarkal yapının kullandığı pornografi ve erotizme karşı yepyeni, devrimsel nitelikte ve feminen bir cinselliği ön plana çıkarmak. Dünya kadınlarının çok daha güçlü bir şekilde birbirlerine kenetlenmelerini arzu ediyoruz. #text>
#text>
Kadınların yüzyıllardır devam eden modern kölelik durumuna son vermek için bedenlerinin tek hakimi olmaları şart. Biz Femen'ler bu doğrultuda farklı bir tecrübe yaşamayı amaç edindik, tıpkı klasik feministler gibi kadın bedenini artık saklamamaya ve farklı olarak onu memelerin üzerinde yazılı feminist mesajlarla apaçık sergilemeye karar verdik. Türk aktivistlerinin cesur eylemlerini yıllardır heyecanla takip ediyoruz. Bir yıl önce ilk Türk destekçimiz bizimle iletişime geçti ve Femen'in bir kolunu Türkiye'de başlatmak istediğini söyledi. İlk eylemi Gezi olaylarını üstsüz olarak protesto etmesiydi. Onun bu cesur eylemi birçok Türk kadınına Femen'e katılma konusunda ilham verdi. Böylece Femen Türkiye doğmuş oldu. Femen Türkiye henüz çok genç bir oluşum ve kimliğini sağlamlaştırmak için zamana ihtiyacı var ama Türk kadınlarının çok cesur ve güçlü olduklarına inanıyorum. Femen'i bir ‘post-feminizm' değil ama bir ‘pop-feminizm' olarak niteleyebiliriz, çünkü feminizm asla ölmedi, tam tersine içinde yaşadığımız dönemde feminist mücadele vazgeçilmez oldu. Femen'in en büyük projesi global ölçekli feminist devrim.” #text>
SON HABERLER