Şimdilerde ghosting, phubbing gibi hepsi İngilizce kökenli, hızlıca türetilen komik kelimelerle anlatıyoruz çabucak tükettiğimiz ilişkileri. Her şey 2014 yılında ghosting’le başladı. Sevgilinin hayatımızdan pat diye çıkması, aniden kaybolması, kısaca bir hayalete dönüşmesini anlatan ghosting gibi, postmodern çağda ilişkilerin nasıl gelişip son bulduğunu anlatan bir sürü kelime türedi (ve türemeye devam ediyor). Kittefishing, zombieing, stashing, breadcrumbing ve ilk aşamada size anlamsız gelebilecek daha niceleri... Bizi güldüren ve belki de komik yanlarıyla aşkın acıtan yaralarını kapatan bu kelimeler, sosyal medyanın hayatımıza hakim olması ve en önemlisi aşkı dışarıda değil, bir sürü arkadaşlık uygulamasında aramamızla doğdu. Çıkma değil arkadaşlık teklif edildiği, aşk mektuplarının tek iletişim yolu olduğu bir zaman diliminden bugünlere, date’lere, aplikasyon buluşmalarına, poligamiye, internet aşklarına, online flörtleşmelere ve online aşk savaşlarına geldik. Göz göze spontan aşklardan profil (Instagram, Facebook vs.) odaklı organize ilişkiler dönemine geçtik. Milenyal kuşağın ilgi alanına giren, bu “ing” ekli kelimelerin ardında genellikle Refinery29, Man Repeller, The Cut ya da New York Times gibi mercilerde yazan Amerikalı blogger ve yazarlar var. Vice yazarı Alison Stevenson, “Bu kelimeler, içinde yaşadığımız çağı çok iyi anlatıyor. Aşk kaosa dönüştü. Tıpkı bugünden yarına hızlıca türetilen kelimeler gibi aşk da çok hızlı gelişiyor ve kesinlikle istikrarsız. Ayrıca sosyal medya bağımlılığı aşkın özelden çıkıp milyonlarca insanla birlikte, daha çoğul yaşanmasına yol açtı” diye anlatıyor. Poligami hiç bu kadar sıradan, aşksa hiç bu kadar sanal, oyun misali, hızlı ve uçucu olmamıştı. Peki ya gerçek aşk?
AŞK JUNGLE’INA HOŞ GELDİNİZ
2014 yılında Huffington Post’un 1000 Amerikalı üzerinde yaptığı araştırmaya göre, yüzde 11’i ghosting’i uygulamış ve partnerlerinin hayatından pat diye çıkmış. Ayrılık öncesi “Konuşmalıyız, bir sorunumuz var” gibi can sıkıcı cümlelerden, açıklamalardan kaçınmak için kullanılan ghosting, radikal ve pratik bir çözüm. Ama karşı tarafı yaralıyor ve gafil avlıyor. Tek bir tıkla sevgilinin profili siliniyor ya da bloklanıyor. Artık bir “ex” olan kişi bazen çaresizce sevdiğinin yeniden ortaya çıkmasını bekliyor ama nafile. Zombieing’e geçelim. Ghosting’le bir anda hayalete dönüşen sevgili neden birzombi olmasın? O bir zombi çünkü uzun bir ayrılıktan sonra pat diye karşınıza çıkabiliyor, sosyal medya üzerinden mesaj gönderebiliyor, sanki sizi elinin altında, yedekte tutmak istermişçesine... Kafanızı karıştırmaktan, belirsizlik yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Zombieing’e benzeyen breadcrumbing’deyse sevgili ara ara ortaya çıkıyor, ekmek kırıntısı dağıtır gibi umut veriyor ve sonra yine kayboluyor.
“BEKLENTİLERİNİZİ YÜKSEK TUTMAYIN”
Hürriyet gazetesi yazarı Aslı Barış, özel olarak deneyimlediği arkadaşlık uygulaması Tinder’ı ve benzerlerini, bu dünyalarda neler döndüğünü anlatıyor : Tinder uygulamasını ilk çıktığında erkek bir meslektaşımla deneyimledik ve bunu haber yaptık. Hem kendi tecrübelerimizi yazdık hem de başkalarının deneyimlerini. İlk aşamada aplikasyonu kullanan yirminin üzerinde insanla konuştum. Anlatılanlar korku filmi tadındaydı: Hesap kilitleyip kaçanlar, mesleki danışmanlığı bedavaya almaya çalışanlar, garip isteklerde bulunanlar...
Biraz korktum açıkçası. Yine de bir cesaret, ‘kaydırmaya’ başladım. İlk etapta hoşuma gitti; katalog gibi, beğenmediğini geçiyorsun. Bu yüzyılda artık kimse yalnız kalmaz, diye düşündüm. Ama buluştuğumuzda, normal şartlar altında asla görüşmeyeceğim insanlarla karşı karşıya geldiğimi fark ettim.
Karşımdaki insanın da yeni tanışmamıza rağmen cinsel beklentiye girmesi ayrı bir anormallik taşıyordu. Bence bu tip aplikasyonlar, halihazırda kadınlara karşı sorunlu davranışları bulunan Türk erkeğinin kafasını hepten karıştırdı. Aplikasyonlarda gördükleri her kadını kendileriyle birlikte olmaya hazır zannediyor ve bu, yersiz bir ego patlamasına neden oluyor. Haber çıktıktan sonra başka dating sitelerinden de geri dönüşler aldık. Sanal alemde her yalnız kalbe göre bir uygulamanın var olduğunu gördük. Hatırladıklarım My Macchiato, OkCupid ve Commeetment. Özellikle bir tanesinde türlü türlü psikolojik teste girmek şarttı. Vaatler, ‘Biz ciddi ilişki sunuyoruz’du. Ayrıca gizlilik koşulu da karşıma çıktı: ‘Sizin profilinizi herkese gösterip rezil etmeyeceğiz’ türü bir cümle bile duydum. Demek ki sanal alemde aşk aramak bir nevi rezillik olarak da anlaşılabiliyor. Hatta Tinder’dan tanışıp nişanlanan bir çiftle konuşmuştum, ailelerine anlatmak için bir tanışma hikayesi uydurmak durumunda kalmışlardı. Yine de kabul edelim, plazalara tıkılıp hep aynı 20 kişiyle görüşen yalnız kariyer insanlarına iyi gelebilecek bir şey bu. Sadece beklentilerinizi çok yüksek tutmayın.
SANAL ALDATMA MASUM MU?
Şimdi bambaşka bir sahne düşünün. Online mecrada tanıştığınız ve kafaca anlaştığınızı düşündüğünüz biriyle ilk buluşmayı kabul ettiniz. Sonunda yan yana geldiniz fakat karşınızdaki kişi sizinle konuşmak yerine sürekli telefonuna bakıyor, sizi snobe ediyor; hatta belki arkadaşlık aplikasyonlarından yeni bir sevgili arıyor, kim bilir? L’Amour Au Coin de l’Ecran kitabının yazarı, psikanalist Pascal Couderc, phubbing’in “Sen hiç ilginç değilsin, telefonum senden daha ilginç” anlamına geldiğine ve kesinlikle agresif bir tarz olduğuna parmak basıyor. Yougov’un (dünya genelinde faaliyet gösteren İnternet tabanlı pazar araştırması ve anket şirketi) 2013 yılında İngiltere’de yaptığı bir araştırmaya göre Britanyalıların üçte biri phubbing’e maruz kalmış. Bir ilişkisi olan ya da evli kişilerin online flört etmelerine, arkadaşlık sitelerinde sevgili aramalarınaysa cushioning diyoruz. Boşta kalma tehlikesine karşı kendini garanti altına alma taktiği şeklinde de özetlenebilir. Poligaminin hakim olduğu, insanların evli ya da bekar başka kişilerle de beraber olabildiği bir çağda cushioning yani sanal aldatma, biraz masum kalmıyor mu?
Sanal dünya ve arkadaşlık uygulamalarının gerçekleri saptırmak, değiştirmek için uygun bir alan olduğu düşünüldüğünde kittenfishing’e pek de şaşırmamak gerek. Kendini olduğundan farklı göstermek, daha genç ya da zayıf göründüğü post’lar girmek, özelliklerini abartmak, fotoğraflarına filtre uygulamak, kittenfishing’i tanımlıyor. Arkadaşlık uygulaması Hinge’e göre erkek kullanıcıların yüzde 38’i, kadın kullanıcılarının da yüzde 28’i oltaya düşmüş ve kittenfishing mağduru olmuş. Buradan, kadınların profillerini deforme etmekte erkeklere göre daha usta olduklarını pekala iddia edebiliriz. Her ne olursa olsun, eğer partnerinizi sanal dünyada arıyorsanız kittenfishing’le karşılaşmayı göze almalısınız.
Son bir terimle aşk sözlüğü araştırmasına son verelim. Sevgiliniz sizi sosyal medyada tanımıyor, ilişki yaşadığını profiline eklemiyor, arkadaş ve aile toplantılarına çağırmıyor, kısaca siz hayatında yokmuş gibi davranıyorsa karşınızda bir stasher var demektir. Stasher, partnerini çoğunlukla fiziksel görüntüsü ya da sosyal statüsü
yüzünden kendi çevresine sokmaktan çekinir. Stashing’e maruz kalan kişilerse ilişkiye ve kendilerine olan güveni giderek kaybeder.
AŞK, FİKS MENÜ DEĞİL
Bu labirentte gerçek aşk sadece bir ütopya mı? Her konuya el uzatan uzmanlar bu çok özel meseleyle ilgili de araştırmalarını sürdürüyor. Amerikalı psikolog Arthur Aron ve ekibi 1997’de yaptıkları bir deneyle 36 soruda iki yabancıyı birbirine aşık etmekte başarılı oldular. “Eğer birini seçme hakkın olsaydı kimi yemeğe davet ederdin? Dört dakikada hayatının hikayesini anlatır mısın?” gibi sorular dışında daha başka neler olduğunu merak ediyorsanız internetten araştırabilirsiniz. Yıllar sonra aynı deneyi uygulayarak ruh ikizini bulan Kolombiya Üniversitesi İngilizce Profesörü Mandy Len Catron, hikayesini How to Fall in Love With Anyone’da anlatıyor. Catron kitabında duygu yoğunluğundan öte ortak değerlerin varlığının aşkı doğurduğuna ve sürdürdüğüne inandığını anlatıyor. Aşkı bulmanın artık binbir yolu var. Aron’un 36 sorusuyla, internet dünyasında, arkadaşlık siteleri ve uygulamalarında aşka ermek zor değil. Ama çift olma halinin anlamı fazlasıyla değişti. İnternet dalgasıyla birlikte aldatmaların artıp çiftlere özgürlük alanı yarattığı, poligaminin sıradanlaştığı, kişilerin partnerlerinin başkalarıyla birlikte olmalarından sıkıntı duymamasını anlatan compersion fikrinin yaygınlaştığı, ilişki statülerinin saniyede değişebildiği kuralsız bir dönemdeyiz.
Felsefe profesörü Carrie Jenkins, What Love Is: And What It Could Be kitabında şöyle yazıyor: “Aşkta eskisi gibi tek bir başarı modeli olduğunu savunmak zor. Evlilik, cinsellik, çocuk ve birlikte yaşlanma gibi fiks bir menüden oluşmuyor aşk, tam tersine çok seçenekli bir açık büfe. Seçimleriniz ve kişisel düşünceleriniz doğrultusunda çok partnerli, monogamik, inişli çıkışlı, cinsellik dozu yüksek ya da düşük bir ilişkiniz olabilir, yeter ki siz bu ilişkinin mükemmel olduğuna inanın.”
YAZI: Selin Miloşyan
ELLE Temmuz 2018/07