GÖKSU’DA KAYIK SEFALARI

Osmanlı, Lale Devri, İstanbul ve elbette İstanbul kadını ve stili…

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 30 Mart 2014
GÖKSU’DA KAYIK SEFALARI






Hepimiz İstiklal Caddesi'ne şapkasız çıkılmadığı dönemleri, o şıklığı dinleyerek büyüdük. Peki ama, İstanbul kadını ve modası nasıl bugünlere geldi? Lale Devri ile bu soruya cevap aramaya devam ediyoruz...





LALE DEVRİ VE GÖKSU'DA KAYIK SEFALARI


Lale Devri'yle başlayan, Tanzimat dönemi ve Meşrutiyet'in ilanıyla devam eden “Batılılaşma” sürecinde, modernleşmenin kamusal hayattaki görünümleri ve simgeleri olan kadınların ve özellikle başkent İstanbul kadınının giyim kuşamı, imparatorluğun nasıl bir toplumsal değişim yaşadığını da gösteriyor. Bu dönemde Avrupa modasını ilk takip edenlerin saray ve üst sınıfa mensup kadınlar olduğunu, değişimin zamanla mali durumu iyi olan ailelere ve halka yansıdığını görürüz. Kadınların daha fazla sokağa çıktıkları, topluca mesire yerlerine gidildiği, Göksu ve Kağıthane'de kayık sefalarının yapıldığı yeni bir yaşam tarzı başlarken; giyim–kuşam da bundan fazlasıyla etkilendi.


Öyle ki, sade sokak giysileri olan feracelerin şekil değiştirerek boylarının arkada bele kadar indiği, yeşil, leylak ve mavi gibi iç açıcı renklerden yapılmaya başlandığı, yaldızlı harçlar, danteller ve kurdelelerle süslendiği, yaşmakların ince kumaştan yapılıp örtünme fonksiyonunu kaybettikleri ve süs şeklini aldıkları, kıyafetlerin feracelerle aynı renkteki şemsiyelerle tamamlandığı bir stil söz konusuydu.~





Bu dönemde İstanbul'da giyim kuşamla ilgili esnaf türünün çeşitliliği, İstanbulluların bu konuya ne kadar önem verdiklerini gösteriyor. Şöyle bir liste dikkat çekiyor: Sırmakeşler, yelpazeciler, sorguççular, terziler, kadın takkecileri, kavukçular, gömlekçiler, tülbentçiler, örücüler, dokumacılar, iplikçiler, kürkçüler, paşmakçılar (bir tür ayakkabı yapanlar), kadifeciler, kumaş nakkaşları... Ve liste böyle uzayıp gidiyor.



FERMANLAR KADIN GİYİMİNE MÜDAHALE EDİYOR



Lale Devri'yle başlayan Batılılaşma hareketi paralelinde, özellikle Tanzimat sonrasında kadınlara yönelik eğitim kurumlarının açılması ve kadınların çalışma hayatına girmeleri, kadınlara ait yayınların ortaya çıkışı, İstanbul'da kadın giyim kuşamını geleneksel çizgiden uzaklaştırsa da; bu dönemde çıkarılan fermanlarla kadın, tıpkı bugün de olduğu gibi kıyafeti aracılığıyla kontrol altına alınmak istendi. Örneğin 18'inci yüzyılda, Sultan III. Ahmed döneminde çıkan bir fermanda, “İstanbul kadınlarının bir karıştan büyük yakalı ferace, üç değirmiden fazla yemeniyle sokağa çıkamayacakları, feracelerinde süs olarak bir parmaktan kalın şerit kullanamayacakları, bu yasaklara uymayan kadınların sokakta yakalarının ve serpuşlarının kesileceği ve giysilerinin yırtılacağı, dinlemeyenlerin başka kentlere sürüleceği, bu hükümler dışında davranan terzi ve şeritçilerin de şiddetle cezalandırılacağı” bildirilmişti.



Selin MİLOŞYAN

SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Ekim Sayısı Çıktı!

Ekim sayımızın kapağında Sinem Kobal var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.