Kültür ve moda tarihinde yer edinmiş benzersiz isimleri beyazperdede ya da televizyonda izlemek neden eğlenceli? Cevap basit. Drama ve gerçeklikten ne kadar sapmış olabileceğini bilmediğimizden dolayı oluşan gizem! Neden ekranların karşısına geçiyoruz? Cevap yine basit. Güzel kıyafetleri görmeyi ve dedikoduyu da seviyoruz. Donatella Versace; Ryan Murphy’nin yüksek bütçeli The Assasination of Gianni Versace’sinden sonra, Murphy’nin gerçekleri saptırdığından yakınmıştı. (Yine de kendisini canlandıran Penelope Cruz’u övmek konusunda çekingen davranmamıştı ama.) Benzer bir haber sirkülasyonu Netflix’in bir diğer tasarımcı hikayesi Halston sonrasında da yayılmıştı, Gucci ailesini de unutmamak lazım. Olayları gerçekçi bir şekilde öğrenmek istesek Wikipedia kayıtları; ya da onlardan oluşmuş YouTube belgesellerini izleyebiliriz. Kabul tüm bu isimler için müzeler sergiler bile düzenliyor, ama gerçeklere dayanan kurmacanın dayanılmaz cazibesi seyir zevkini artırıyor. Ve konu moda olunca güzel kıyafetler izlemeye karşı koyamıyoruz.
Tasarımcıların sansasyonel yaşamları, içinde yaşadıkları dönemin bohem ve başına buyruk Paris’i (Paris ne zaman ilham vermiyor ki gerçi) ve destansı aşkları başta Yves Saint Laurent ve Coco Chanel olmak üzere, onların hayatlarının sürekli cazibeli, yüksek bütçeli yapımlara adapte edilmesine yol açtı.
Birbirlerine rakip iki streaming platformu, moda dünyasının en yaratıcı, en esaslı döneminin perde arkasına götürecek 2023’te bizi. Biri özel hayatına dair pek de bir şeyler bilmediğimiz Cristóbal Balenciaga’nın yıldızlaştığı yılları anlatıyor. İspanya’dan Fransa’ya doğru başlayan moda göçünü, tek değil, her tip kadın için tasarlayan ilhamını köklerinden, sanattan alan moda tasarımcısının yükselişini yansıtacak. Diğeri çıkış noktasını sanki Ryan Murphy’nin “Feud” adını verdiği antoloji serisinden alıyor gibi. Haset, husumet ve rezalet! Paris’in orta yerinde birbirleriyle yarışan iki isim. Coco Chanel ve Christian Dior!
EZELİ REKABET CHANEL, DIOR’A KARŞI HAKKINDA NE BİLİYORUZ?
Apple TV+’ın The New Look dizisinde Oscar ödüllü Juliette Binoche Coco Chanel’i canlandırıyor, Ben Mendelsohn’u ise Monsieur Dior rolünde izliyoruz. (Bu arada Chanel, büyük ihtimalle sinema ve TV dünyasında Kraliçe II. Elizabeth sonrasında en çok canlandırılan kadın figürlerden biri.) Yapım adını, Christian Dior’un savaş sonrası tasarım larına atfedilen The New Look’tan alıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Paris’e götürüyor bizi ve her iki tasarımcının arasındaki ezeli rekabete odaklanıyor. Dior’un meteorik yükselişini, Chanel’in ikinci plana atılışını izlerken dönemin yıldız Fransız tasarımcılarını da yan rollerde izleyeceğiz. Balmain, Balenciaga, Givenchy, Pierre Cardin, Yves Saint Laurent hikayenin birer parçası.
NELERİ GÖRMEK İSTERİZ?
Diss atmak rapçilerin dünyasından moda tasarımcılarının arasına transfer edilse, bu işin kraliçesi kesinlikle Coco Chanel olurdu. Christian Dior’u kadının ruhundan, bedeninden anlamayan bir erkek tasarımcı olarak tanımlıyordu. Hatta biraz daha ileri giderek onun tasarımlarını giyenlerin gülünç durduklarını söylemişti. Bir anlık bir hırs mı yoksa gerçekten böyle mi düşünüyor bilmiyoruz. Ancak bu söz endüstri içinde en az “ekmek yoksa pasta yesinler” sözü kadar tekrara düşmüş bir söylem.
Coco Chanel’in laf attığı isim bir tek Dior değil, sivri dilinden nasibini alan Elsa Schiaparelli de. Küçümseyerek, “Kıyafet yapan İtalyan sanatçı” demişti onun için. Bu bana biraz birkaç sene önce Kendall Jenner’ın “Diğer kızlar gibi günde 30 defileye çıkamam” skandalını anımsatıyor.
Chanel, Dior’un tasarımlarını 19. yüzyıldan kalmış bağnaz fikirlere ve eski koltuklara benzetirken; Christian Dior’un asıl yaptığı kadın vücudunu yücelten siluetlerle imza atmaktı. New Look, moda dünyasında açılan yeni bir dönemi de işaret ediyordu.
Dior güzelliği yüceltirken, zarafete önem verirken Chanel Amerikan modasının pragmatik büyüsüne kapılmıştı. Dönemde, okyanusun öte yakasından fanları daha çoktu. Hatta 1947 yılında Christian Dior, Birleşik Devletler’de bir koleksiyonunu sunduktan sonra neredeyse yuhalanmış. Defile sonrasında Time, “New Look’a karşı mısınız, destekliyor musunuz” şeklinde başlık atmış. Dizide bu anı Juliette Binoche’ın şuh ve sinsi kahkahaları eşliğinde izlemek istemez misiniz?
İkisinin rekabeti, daha doğrusu Chanel’in Dior’u bu kadar sevmemesi de garipsenebilir. Zira iki tasarımcı birbirlerinin tamamıyla zıttı tasarımlar yapıyorlardı. Chanel, maskülen detaylarla kadınları güçlendirdiğini düşünüyordu. Dior ise bunu feminen çizgilerle yapıyordu. Şahane bir feminist tartışma konusu. Dizide bunu da görmek isteriz.
Moda dünyasında birbirlerinden bu kadar nefret eden başka kişilikler de yok değil elbette. Yves Saint Laurent ve Karl Lagerfeld, Tyra ve Naomi, (Naomi, Tyra’ya asla ben olamayacaksın demişti hatta) ve Armani ile Versace! Kuşkusuz bu hikayeleri de izlemeyi isteriz!
USTALARIN USTASI: CRISTÓBAL HAKKINDA NE BİLİYORUZ?
Balenciaga, Disney+’ın ilk orijinal İspanyol içeriği olacak. İspanya’nın en prestijli ödülleri olan Goya’larda bol adaylığı bulunan bir isme teslim edildiğinden ortaya çıkacak işin kalitesinden ve Disney imzasından da görkemli masalsılığın eksik olmayacağına emin gibiyiz. Bir balıkçının oğlu olarak büyüyen Cristóbal Balenciaga’nın modaya el atmak istemesi elitist çevrelerce hor görülür. Dizi, tasarımlarıyla önümüzdeki 100 senenin gidişatına yön vererek bir başkaldırıya imza atan Cristóbal’ın mücadelesiyle başlıyor. Altı bölümden oluşan dizi Madrid, Bordeaux, Paris başta olmak üzere Güney Avrupa’nın 85 farklı noktasında çekilmiş. Prodüksiyondan hiçbir şey esirgenmemiş, güzel.
NELERİ GÖRMEK İSTERİZ?
Cristóbal Balenciaga diğer ünlü tasarımcıların aksine göz önünde olmayı pek sevmiyor. Bu yüzden onun bazı konular hakkındaki gerçek düşüncelerini bilmiyoruz. Ayrıca tek bir gerçek aşkının olduğunu biliyoruz, ama fazlası? İşte dizinin en ilgi çekici yanlarından biri hayatına dalabilecek olmamız.
Kesinlikle Balenciaga’nın yıldızlaştığı anı izlemek isteriz ama! Belçika kralı Baudouin ile evlenecek Fabiola de Mora y Aragón’un 1960’taki düğünü ve o gelinliği tasarlaması merkezde yer alıyor. Bu çıkış noktasının nereye bağlanacağını düşünmek biraz ilginç. Zira Balenciaga’nın aklımızda yer eden ilk anısı bu değil. Ama Balenciaga’nın en verimli yıllarının 50’li ve 60’lı yıllar olduğunu biliyoruz.
Cristóbal Balenciaga hakkında bilinen değiştirilemez tek şey onun ustaların ustası olması. Bunu sadece moda tarihçileri, moda fanları ya da ölümüne Balenciaga âşıkları söylemiyor. Christian Dior’un bizzat kendisi onu usta ilan etmişti. Coco Chanel ise “Couture tasarımcısı olmanın hakkını veren tek isim” demişti. İngiliz fotoğrafçı Cecil Beaton onu modanın Picasso’su olarak tanımlıyordu. Women’s Wear Daily, ölümünün ardından “Kral Öldü” başlığını atmış.
Olağan dışı teknik bilgisiyle Cristóbal Balenciaga’nın devrim yarattığı su götürmez bir gerçek. Yani meslektaşlarının ona methiyeler düzmesi kaçınılmaz. Yeteneği de terzi olan annesinden geliyor. Bugün Gen Z, influencer’lar ve sokak stili fanları tarafından yere göğe sığdırılamayan Balenciaga bir zamanlar ‘ayrıcalıklı’ ve nüfuzlu eski Avrupa aristokratlarının uğrak couture eviydi. Museo Balenciaga bu benzersiz tasarım evini “Görkemli bir servete sahip müşterilerin uğrak yeri olan zengin bir atölye” olarak tanımlıyor. Kendini bu lüks tasarımlara adayanlara da Balenciagas deniyor. Mona Von Bismarck, Barbara Hutton, Grace Kelly Balenciagas’ın üyesi. Diana Vreeland “Balenciaga giyiyorsanız, odadaki tek kadın sizsiniz” diyor. Tüm bu isimleri, onların tasarımcıyla olan ilişkilerini, belki kokteyl saatindeki dedikoduları bir yana, yukarıda tasvir edilen bu küstah ve zarif dünyanın ne kadar dizide olacağını merak ediyorum. Vładzio Zawrorowski d’Attainville’le olan ilişkisini, ölümünden sonra hissettiklerini, o öldükten sonra ona adadığı tamamı siyah kıyafetlerden oluşan koleksiyonu yaratırken hissettiklerini de...
Tasarımcı-ünlü ilişkilerinin en merak edilenlerinden, iki sıkı dostun arkadaşlığını görebilecek miyiz mesela? Grace Kelly, Balenciaga’nın en zarif kokteyl elbiseleriyle çıkıyordu davetlilerin karşısına. Bir usta çırak hikayesi; Balenciaga ve Hubert de Givenchy’nin atölyedeki ilişkilerini taşıyacaklar mı ekrana? Bunların hepsi merak konusu. 1968’de Cristóbal Balenciaga için modellik yapan Danielle Slavik bu yıl Demna’nın Sonbahar/Kış 2022-23 koleksiyon sunumunda da podyumdaydı mesela. Gerçek hisleri neydi acaba? İleri sarılmış bir sahneyle bunun da yanıtını alsak keşke...
Yazı: Aykun Taşdöner
Fotoğraflar: GETTY IMAGES TÜRKİYE
ELLE Türkiye Ekim 2022 sayısından alınmıştır.