KARAKTERİSTİK AYAKKABILARIN YARATICISI

Dora Teymur'la yeni koleksiyonunu konuştuk.

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 01 Ekim 2013
KARAKTERİSTİK AYAKKABILARIN YARATICISI

Londra Moda Haftası boyunca 2014 ilkbahar-yaz koleksiyonunu Somerset House'da sunan DORATEYMUR, henüz çok yeni bir marka olmasına rağmen çizgisini ve duruşunu ilk bakışta hissettiriyor. 90'lara gönderme yapan tasarımcı, güçlü ve karakteristik ayakkabılarıyla bizi kendine hayran bırakıyor. İstanbul'da Beymen Blender İstinye Park'ta bulabileceğiniz tasarımlarla ilgili daha fazlası DORATEYMUR'la gerçekleştirdiğimiz mini röportada.


Röportaj: Manolya Fikri

ELLE: Daha önce "DORATEYMUR" ismini duymamış olanlar için bize biraz markanızı kurmadan önce neler yaptığınızdan bahseder misiniz?

Dora Teymur: 18 yaşımda Londra'ya Cordwainers College'da ayakkabı tasarımı eğitimi almaya gittim. Okuldaki son senemde debut koleksiyonum Winona'yı Ocak 2013'te, Paris'te gösterdim.


E: Tasarıma neden ayakkabılarla başladınız? Sizi buna iten ne oldu?

DT: Modanın ve müşterinin aksesuara hala aç ve hevesli olduğunu düşünüyorum.


E: Ayakkabılarla başladığınız tasarım serüveninize aksesuarları da eklemeyi düşünüyor musunuz?
DT:
Evet, ama onun için daha yolum var.


E:Dorateymur ayakkabıların maskülen bir tarafı var ama dişiliği de kesinlikle ikinci plana atmıyor. Bu tasarımları yaparken nasıl bir kadın hayal ediyorsunuz?
DT: 
Giydiğinin içinde kaybolmayan, tomboy ve yüksek sesle konuşan bir kadın.


E: Ayakkabılarınıza Salike, Munise, Fuat Paşa ve Afitap gibi isimler veriyorsunuz. (Ki Salike'nin ELLE editörlerinin de favorisini olduğunu belirtelim) Bu isimleri neye göre seçiyorsunuz?
DT: 
Anneanneme soruyorum, o herkesin ismini hatırlıyor. Aile büyükleri, arkadaşları, kuzinleri, kuzenleri...


E: Markanız çok yeni olmasına rağmen web sitenizden tasarımlarınıza kadar her şey çok profesyonel görünüyor. Markalaşma konusunda nasıl bir strateji izliyorsunuz?
DT: 
Çok küçük, üç kişilik bir ekibim var ve PR'dan üretime her şeyi tek bir ofisten yapıyoruz. Şanslı olduğum bir konu var ki başından beri benimle aynı vizyonda ve beni iyi anlayan insanlarla çalışıyorum. Bir dış ses yok. O yüzden yapılan işteki karakter daha belirgin ve anlaşılır.~

E: Londra'nın tasarım sürecinize olan etkisini anlatır mısınız?
DT: 
Tasarımcılarına destek veren iyi bir sistem var. Fakat Londra'nın istediği, benim sunduğumdan biraz daha farklı; burası daha deneysel ve çoğunlukla tüm hikaye yapılan işin üzerinde.


E: Biraz da Londra'da sergilediğiniz 2014 ilkbahar-yaz koleksiyonunuzdan bahsedelim. İlk koleksiyonda Winona Ryder'la 90'lara olan bağlılığınız, bu sefer de ilham kaynağınız Michelle Pfeiffer'la devam ediyor. 90'ların ikonları sizi hangi yönleriyle etkiliyor?
DT: 
90'ların suni Hollywood'u ve onun o dönem için yeni, asi sakinleri. Anlattığım hikaye ve yarattığım atmosfer, tasarımların aksine daha ekletik ve detaylı. İlk koleksiyonun seti bir Japon kantiniydi. Genç Winona'ya, Anne-Marie Beretta lacivert kaşmir kazak ve lacivert bespoke pantolon giydirdim. Hikayeye şehri, mekanı, zamanı, kadının psikolojik durumunu, hava durumunu aklınıza gelebilecek birçok şeyi dahil ediyorum. Bu sezon ise Michelle Palm Springs'de, otobanda haki renk safari cipini kullanıyor.


E: İleriki sezonlarda markanızın tanıtımı için bir ünlüyle çalışacak olsanız, aklınıza gelen ilk kişi kim olur?
DT: 
Cindy Sherman.


E: Bir giyim firmasına ayakkabı tasarlayacak olsanız bu hangisi olurdu? Stilinizi hangi markaya yakın hissediyorsunuz?
DT: 
Büyük bir Giorgio Armani ve Ralph Lauren hayranıyım. Ve son dönemlerde The Row.


SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Ekim Sayısı Çıktı!

Ekim sayımızın kapağında Sinem Kobal var.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.