Dünyanın en başarılı spor markalarından Nike’ın, Türkiye’nin önde gelen kadın milli atletleriyle çıktığı yolculuk; sporun geleceği nasıl değiştirip dönüştüreceğinden sporcuların birer rol modeli olarak genç nesillere el uzatıp ilham vermelerine, Sosyalben Vakfı’na destek olmaktan sporu hep birlikte tüm ülkede ve dünyada yaygınlaştırmaya uzanan çok kapsamlı bir serüven. Ünlü oyuncu Bensu Soral’ın Sosyalben Vakfı’nın gönüllü elçisi olmasıysa tüm aktörleri sporun gücü etrafında kenetliyor.
Her birinin burada, bu çekimde bir arada olması boşuna değil. Henüz 16 yaşındaki yüzücü Beril Böcekler, modern pentatlet İlke Özyüksel, karateci Serap Özçelik Arapoğlu, voleybolcular Ebrar Karakurt ve Naz Aydemir Akyol, hepsi de alanlarında rekora imza atan başarılarıyla dikkat çeken milli sporcularımız, şampiyonlarımız. Disiplinli çalışma ve hiç durmadan çalışma, zorlukları aşma gücü veren azim ve sabır, hep daha iyisini yapma, daha ilerisini hedefleme arzusu onları, kadınların ev içinde sadece annelik modeliyle tanımlandığı toplumumuzda genç nesiller için örnek rol modellerine dönüştürürken ülkemizdeki kadın gücünün önemini de gündeme taşıyor. Önyargıların Türkiye’de erkeklere hala daha fazla özgürlük tanıdığı sporda onları açık ara geçerek rekora koşan bu kadınlar toplumsal cinsiyetçiliğe meydan okuyarak, kadın-erkek eşitsizliğiyle de savaşıyor, kadınların görünürlüğünü artırarak “bizler her alanda olduğu gibi sporda da var olacağız” diyorlar.
Bu etkiyi gören ve uzun zamandır kadın sporcuların ilham veren hikayelerini anlatan Nike, kadınları spor yapmaları için cesaretlendirirken bu atletlerin kolektif gücünü ve bu güçle sporun geleceği nasıl değiştirebileceğini göstermeyi hedefliyor, sporu ve başarıdan başarıya koşan kadınları kimsenin durduramayacağını vurguluyor.
Yaptıkları spor ve elde ettikleri başarılarla, ortak tutkularıyla kenetlenen ve dayanışan kadınlar, hikayelerini genç nesle aktarabildikleri, onlara rol modeli olup sporu yaygınlaştırabildikleri ölçüde daha da güçlenip değişim ve dönüşümü başlatabilecekler.
Çünkü bir sporcu alanında çok başarılı olsa da kuvvetin birlikten doğacağı ve ancak gelecek nesillere el uzatıldığında kalıcı bir fark yaratılacağı yadsınamaz bir gerçek.
Bu doğrultuda, Nike’ın sporcularıyla birlikte toplulukları güçlendirecek ortamlar yaratmak ve iş birliklerine imza atmak, onların etkisini ve tutkusunu en üst düzeye çıkarmak amacıyla çıktığı yolculukta SosyalBen Vakfı’yla girdiği yol çok önemli.
Kurucusu Ece Çiftçi’nin sözleriyle kısaca “Dezavantajlı bölgelerde yaşayan 7-13 yaş arası çocukların sosyal becerilerini ve benliklerini keşfetmelerini ve geliştirmelerini amaçlayan bir sivil toplum kuruluşu” olan SosyalBen Vakfı, kadın atletlerin sporu, imkanı olmayan genç nesillere ulaştırabilmesine katkı sağlarken, çocukları güçlü rol modelleriyle cesaretlendirip onların birçok branşla tanışmasına, zorluklar karşısında yılmamaları gerektiğini göstermeye önayak olacak.
Kısaca genç atletler mesleklerini genç nesillere aktarıp sporun nasıl birleştirici ve dönüştürücü bir gücü olabileceğini gösterirken Türkiye’nin dezavantajlı bölgelerinde eğitim gören çocuklar da yeteneklerini keşfedip hayallerini gerçekleştirebilecekler.
Hayallerin gerçekleşmesinde sporcuların yanı sıra ünlü oyuncu Bensu Soral’ın da önemli bir rolü var. SosyalBen’in gönüllü elçisi Soral, #HayaldenGerçeğe mottosu ile yürütülecek saha çalışmalarında vakfa destek olup çocuklarla buluşurken hayvan hakları projesi dahilinde onları bilinçlendirecek.
Beykoz Kundura’da bu çok kapsamlı projeyi bizlere ve sizlere aktarmak için bir araya gelen, her biri değerli katkılarıyla fark yaratan, tutkularını genç nesille paylaşırken motivasyonları ve ortak mücadeleleriyle daha da güçlenen bu genç kadınlar daha eşit, daha adaletli ve daha çok yönlü bir Türkiye için çalışmaya devam edecekler.
BENSU SORAL
“SPOR HAYATIMA BİR SÜRÜ ŞEY KATTI”
Geniş kitlelerce sevilen bir isim olan, başarılı oyunculuğunun yanı sıra sempatik ve samimi tavırları, güler yüzü ve hayallerini gerçekleştirme azmiyle dikkat çeken Bensu Soral’ın SosyalBen Vakfı gönüllü elçisi seçilmesi ve bu sıfatla vakfın görünürlüğünü artırmak amacıyla, çocuklar ve gönüllülerle bir araya gelip çeşitli çalışmalar yürütmeye baş koyması tesadüf değil.
SosyalBen Vakfı ile yolculuğu #HayaldenGerçeğe mottosu ile bütünleşecek olan Bensu Soral’a bu projenin onu nasıl cezbettiğini, her şeyin nasıl başladığını soruyoruz:
“SosyalBen’i kurulduğu günden beri yakından takip ediyorum. Gece gündüz çalışıp o kadar çok yol kat ettiler ki, bundan fazlasıyla etkilendim. SosyalBen Vakfı gönüllü elçisi olarak #HayaldenGerçeğe mottosuyla dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocukların kurdukları hayalleri yetenekleri doğrultusunda gerçeğe dönüştürmelerine katkıda bulunup onların mentörleri ve rol modelleri olacağım. Sene boyunca çocuklarımızın resimden müziğe, icattan spora birçok konuda gelişmeleri için SosyalBen gönüllüleri ile birlikte çalışacağız. Bunların dışında beni çok heyecanlandıran hayvan hakları projesi var. Çocukları bilinçlendirip farklı eğitim süreçleri ile hayvan sevgisinin kazanılmasını hedefliyoruz.”
Bensu Soral çocuklarla birlikte çalışacağı için çok heyecanlı. Gönüllü elçi olmanın onu nasıl motive ettiğini ve umutlandırdığını şu sözleriyle dile getiriyor: “Öncelikle çocuklardan ilham aldığımı belirtmeliyim. Onlarla birlikte gerçekleştireceğimiz çalışmalarda gözleri pırıl pırıl parlayan her bir çocuğa rol modeli olabileceğimi düşünmek neredeyse kalbimi yerinden çıkarıyor, çok heyecanlıyım. Çocuk varsa umut var demektir. Kendi yeteneklerinin farkında olan bir toplum düşünün; herkes mutlu bir şekilde çalışıyor, hayatını devam ettiriyor ve yeteneği doğrultusunda da hayalini gerçeğe dönüştürüyor. Tam da bu noktada bu yıl SosyalBen ile birlikte bir yolculuğa çıktım. Hayal eden ve bunu gerçeğe SosyalBen ile dönüştüren çocukların Bensu Abla’ları olacağım.”
Bensu Soral, tıpkı kendisi gibi SosyalBen’le yolları kesişen milli sporcularla ortak bir amaç için çalışmaktan çok mutlu: “Spor her daim hayatımda var oldu. Küçükken futbol oynamayı ve buz patenini çok severdim. Ortaokulda voleybol takımına girmiştim. Lise yıllarımda su altı sporlarına merak sardım ve dalış eğitimi aldım. Yıldızlı dalgıç oldum. Şu an pilates ve fitness yapıyor, her gün mutlaka bir saat boyunca yürüyorum.
Sporun bana disiplin, esneklik, enerji, mutluluk, fiziksel performans, fiziksel görünüş ve daha bir sürü şey kattığını söyleyebilirim.
Fotoğraf çekimine gelince beş sporcu da bana güçlü ve sağlam duruşlarıyla ilham verdiler. Çekim sırasında da hiç durmadan konuştuk, bir onlar anlattılar, bir ben. Sonuç harika oldu.”
BERİL BÖCEKLER
“SPOR ÇOK ŞEY DEĞİŞTİREBİLİR”
Geçen yıl 15 yaşındayken Olimpiyat A kotası alan, Türkiye’den ilk ve en genç milli yüzücü Beril Böcekler, genç yaşına sığdırdığı üstün başarıları, disiplinli çalışma temposu ve ilham veren hedefleriyle herkesin, özellikle genç neslin örnek alması gereken bir sporcu.
Hayat hikayesi sıradan başlayıp sıra dışı gelişmelerle devam ediyor: “6 yaşında herkes gibi sadece yüzme öğrenmek istiyordum. Şu an 400, 800 ve 1500 metre açık yaş kategorisinde serbest yüzmede Türkiye rekorlarının sahibiyim. Kazan’da yapılan Avrupa Yüzme Şampiyonası’nda hem 800 hem de 1500 metrede Türkiye rekoru kırarak iki gümüş madalya kazandım.”
Sporun ona yaşattığı zorlukları çalışma azmi ve elde ettiği fiziksel kazanımlarla geride bıraktığını anlatıyor: “Antrenman yaparken psikolojiniz zorlanabiliyor, yoruluyorsunuz hatta bazen ağlıyorsunuz. Zaman zaman her şeyi bırakıp gitmek istiyor insan. Ama madalyayı aldıktan sonra ve o başarıyı hissettikten sonra bütün bu acılar, ağrılar ve kötü psikolojiler unutuluyor. Geriye sadece anı yaşamak kalıyor. Ruhsal olarak o anı yaşamak ve keyif almak çok güzel. Bunun dışında yüzme sporu omuzlarımı geliştiriyor, kaslarımı sıkılaştırıyor.”
Nike’ın, sporcuları liderliğinde elindeki güç ve imkanları kullanarak SosyalBen Vakfı gönüllüleriyle sporu dezavantajlı bölgelerde ulaşılabilir hale getirmeyi hedefleyen yolculuğu Beril Böcekler’i çok heyecanlandırıyor. Sporun fiziksel kazanımlar dışında aslında kişiye, hangi mesleği yaparsa yapsın, yön verip karakterini ve vizyonunu şekillendireceğine parmak basması da çok önemli : “Bireysel bir spor yapsam da bu bir ekip işi. Ekibimin de ötesinde herkesin tek yürek beni desteklediğini bilmek güç veriyor. Türkiye’de örnek aldığım çok iyi sporcu kadınlar var. Amacım Türkiye’yi farklı platformlarda en iyi şekilde temsil etmek. Spor yapmak isteyen her genç aynı koşullara sahip olamayabiliyor. Nike ve SosyalBen’in çalışmaları sayesinde potansiyeli olan pek çok başarılı sporcunun kendini kanıtlama fırsatı olacaktır. Profesyonel olmasa da sporun bu gençlerin hayatlarında değiştireceği çok şey var. Sporun bu gücünü en güzel şekilde deneyimlemeleri ve benim de bu çalışmalarda onlara ilham verecek şekilde yer alma fırsatımın olması beni heyecanlandırıyor.”
EBRAR KARAKURT
“EN BÜYÜK GÜCÜM ASLA YILMAMAK”
Milli voleybolcu Ebrar Karakurt’un her yerde okuyacağınız başarılarından ve aldığı sayısız ödülden öte o noktaya ulaşma hikayesi, hep daha ileriye gitme tutkusu ve kaybetme ihtimaline karşı bile asla yılmaması gerçekten çok etkileyici ve sadece sporda değil, hayatın her alanında örnek alınası. En büyük gücünü de buradan, zorluklara karşı mücadele azminden alıyor: “Güç, karşı karşıya kalınan sorunların üstesinden gelebilme yeteneğidir. Asla yılmamak en büyük gücüm diyebilirim. Oyunda kaybetmek değil, pes etmek sorun. Ben de pes etmeyi sevmiyorum. Çünkü başarı başarısızlıklara, yenilgilere rağmen pes etmeyerek yola devam edenlerin yiyeceği bir yemek.
Başarı, hayal ettiğin yere gelebilmek veya en azından bu yolda mücadeleye devam etmektir. Ben önce hayal ettim, sonra çok çalıştım. Başarısız hissettiğim zamanlar da oldu ama pes etmedim. Sonunda biraz başardım diyebilirim ama daha bitmedi. Yeni hedefler için çok daha fazla çalışmaya devam ediyorum. Çünkü hayaller de revize edilmeli. Başardım bitti diye bir şey yok. Ulu Önder Atatürk’ün bir sözü var: ‘Yerinde duran, geriye doğru gidiyor demektir. İleri, daima ileri!’”
Sporu ve mesleğini genç nesillere aktarabilmek de Ebrar Karakurt’u güçlü kılan özelliklerden. Ebrar Karakurt gibi başarılı sporcular sporun onlara verdiği güçle hep daha ileriye koşuyor ve her alanda kadınlara rol modeli oluyor: “Spor şimdiki zamanda insanları bir araya getirirken aynı zamanda nesiller arasında birleştirici rol oynuyor. Önceki nesillerden aldığım ilhamla başardıklarımın bir sonraki nesillere güç vermesi en büyük hedefim. Bireysel olarak oyuna katkımın ötesinde ülkedeki kadın sporculara ve tüm kadınlara ilham vermek benim için çok önemli ve bu yolda karşıma çıkabilecek hiçbir şeyin buna engel olmasına izin vermiyorum.
Nike’ın SosyalBen ile işbirliğinin bir parçası olmak gurur verici. Geçtiğimiz haftalarda SosyalBen’in desteklediği genç bir voleybol kız takımıyla bir araya geldim ve birlikte maç yaptık. Onlarla, benim üstesinden geldiğim zorlukları paylaşmak ve onların verdikleri tepkiler beni çok mutlu etti. Bizim sporcu olarak bu projedeki en büyük katkımızın bu olduğunu düşünüyorum. Beni örnek alan gençlerin olması ve bu gücü, onları güçlendirmek için kullanabilmek beni çok mutlu ediyor.
NAZ AYDEMİR AKYOL
“İÇİMDE AMAZON RUHU VAR”
“Kelebek etkisi” diyor. Amacı, her biri kendi alanında dünya rekortmeni olan sporcuların gücünü, etkisini ve tutkusunu destekleyerek birlikte değişimi başlatmalarına önayak olmak. Milli voleybolcu Naz Aydemir Akyol bakın nasıl başlatıyor kelebek etkisini: “Yıllardır uluslararası çok önemli başarılara imza atan takımların bir parçası olarak kadınların birlikte yarattıkları gücün öneminin ve inandıklarında neler başarabileceklerinin farkındayım. Bunu gelecek nesillere ve genç kadınlara aktarmak, onlara ilham verebilmek beni en mutlu eden şey. Sporcu bir kadın ve anne olarak bir çocuğa spor yapma fikrini aşılayabilirsem eğer kelebek etkisi yaratabileceğimi biliyorum. Sporun birleştirici gücü hayatın her alanını dönüştürme fırsatı veriyor.”
Naz Aydemir Akyol’da, hem Nike’ın SosyalBen Vakfı ile düzenlediği çalışmalar dahilinde hem de yaptığı bireysel etkinliklerde, genç nesle dokunma, gençlerle yan yana gelip onlara fayda sağlama tutkusunu görmek mümkün. Ancak gelecek nesillere el uzattığında gerçek ve kalıcı bir fark yaratabileceğinin farkında: “Yıllarını spora veren bir sporcu ve genç bir anne olarak gelecek nesillerin sporun gücünden faydalanabilmelerini çok önemsiyorum. Bu konuda gençlere örnek olmak beni çok mutlu ediyor. Aslında bunu yapabilmek adına bir süredir ‘Naz’dan Spora Pas Serisi’ isimli çocuklara yönelik kitap çalışmalarım bulunuyor
Ayrıca gençlere ilham vermek adına Nike ve SosyalBen’in çalışmalarında aktif olarak yer alabilmek beni çok heyecanlandırıyor.”
Spora basketbol oynayarak ve atletizm yaparak başlayan, 15 yaşında A takımına çıkan ve sonrasında ilk 6 oynayarak Türkiye Ligi’nde ilk defa A Takım Şampiyonluğu yaşayan oyuncu Naz Aydemir Akyol, üst üste 10 defa Şampiyonlar Ligi’nde dörtlü final görmüş tek sporcu. Bu yıl ikinci defa Olimpiyatlar’da yarışmış olacak.
Akyol yolun başındaki genç sporculara, “Önünüzde upuzun bir yol var, kiminiz profesyonel olacak, kiminiz sağlıklı yaşam için spor yapacaksınız.Önemli olan sporun hayatınıza katacağı güzelliklerin farkına varmak” diye anlatırken önemli bir noktaya değiniyor, sporun tüm fiziksel kazanımlarından öte en önemli gücünün kişinin karakterini ve hayata bakış açısını şekillendirmesinde, kişiyi her alanda zorluklara karşı mücadele etmeye hazırlamasında yattığını söylüyor: “Benim en güçlü yanım uzun yıllar voleybol oynadıktan sonra olaylar karşısında sakinliğimi koruyup mantıklı düşünebiliyor oluşum. 9 yaşından beri hayatımı plana programa sokmamın başlıca nedeni bu diyebilirim. Bunun yanında da paylaşmayı, kendime güvenmeyi ve önce ben değil, biz demeyi öğretti bana. Son düdük çalana kadar mücadeleyi bırakmamanın önemini, bir şeyleri elde edene kadar zorlukları aşmak gerektiğini anladım. Voleybol, içimde var olan amazon ruhunu ortaya çıkarmama yardımcı oldu.”
SERAP ÖZÇELİK ARAPOĞLU
“KADINLARIN ÜSTESİNDEN GELEMEYECEKLERİ HİÇBİR İŞ YOK”
2017 yılından beri çok sıkı bir çalışma temposuyla Olimpiyatlar’a hazırlanan milli karateci Serap Özçelik Arapoğlu’nun en büyük gücü, hedefleri için sabretmek, asla vazgeçmemek ve “kadın karateci olur mu?” gibi cinsiyetçi önyargılara karşı başarılarıyla dik durabilmek: “Karate hep erkek sporu olarak bilinir. Ben de yıllardır ‘kadın dediğin karate mi yapar?’ diyen insanlarla karşılaştım. Ama asla sanıldığı gibi bir branş değil. Tamamen teknik ve taktiğe dayalı bir spor. Erkeklerle antrenman yapıyorum, yoruluyorum, bazen darbe de alıyorum. Bu da işin cilvesi. Kadın olarak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir iş yok bu hayatta. Devam etme gücünü her zaman hedeflerimden buldum. Sabah akşam antrenman yapıyorum. Bazen ‘of yine mi antrenman! dinlenmek istiyorum’ diye sitem ettiğim de oldu. Ama her defasında nerede olmak istediğim aklıma geldi. Ve ben hedefime ulaşmak için ayağa kalktım, harekete geçtim. Hedefler hiç bitmez o yüzden hiç duramazsınız. Yenildiğim zaman da asla bırakmayı düşünmedim. Daha çok çalıştım, nerede yanlış yaptığımı sorguladım ve inat ettim. Hiçbir zaman iyi olduğumu düşünmedim hala da düşünmüyorum.
Karate branşı sayesinde bedenin ve ruhunun dinginleştiğini anlatan Arapoğlu, “Ben gücümü, kontrol olarak tanımlayabilirim. Çünkü karatede ne kadar güçlü olursan ol eğer rakibine fazla zarar verecek şekilde güç uygularsan ceza alırsın” diyor.
İçinde büyüdüğü zor şartların daha da güçlendirip olgunlaştırdığı milli karateci Arapoğlu, tecrübelerini SosyalBen Vakfı işbirliğiyle genç nesle aktarmak için çok heyecanlı: “Nike’ın kadınları spora teşvik eden kampanyası gelecek nesiller için ilham verici. Ben öncelikle kendi branşımda başarımın yanı sıra iyi bir sporcu karakteri ve ahlakıyla gelecek nesillere rol model olmak istiyorum.
Merdiven altında rutubet kokan bir kulüpte yetişmiş bir sporcuyum. Her zaman şartlar mükemmel olamaz. Önemli olan senin zor şartlar altında neler yapabildiğin ve o zorlukların üstesinden nasıl geldiğin. Tahtanın üstünde antrenman yapıp ayaklarımın yarıldığını, bazen de ayağıma çivi battığını asla unutmam. Bu beni yolumdan asla çevirmedi. Şimdi öğretmenim ve aynı zorlukları spor salonu olmayan okulda da yaşıyorum. Ama bu öğrencilerimin spor yapmasına engel mi ? Asla!”
İLKE ÖZYÜKSEL
“HEDEFİM PENTATLON OKULU AÇMAK”
Tam beş dalda yarışıyor. Atıcılık, epe eskrim, serbest stil yüzme, binicilik ve koşudan oluşan modern pentatlonda Olimpiyat’a giden ilk sporcu olan İlke Özyüksel 23 yaşında: “7 yaşından itibaren lisanslı olarak yarışmalara girmeye ve düzenli antrenman sistemiyle çalışmaya başladım. İlk kez 9 yaşında modern pentatlonda Türkiye’de milli takıma girdim ve Türkiye Şampiyonu, ardından da İtalya’da Dünya Şampiyonu oldum.”
Pentatloncu olduğu için beş farklı branşta spor yapan Özyüksel, antrenmanların onu sadece fiziksel olarak değil karakter olarak da güçlendirdiğini, spordaki başarılarıyla gençlere ve kadınlara el vermekten asla vazgeçmeyeceğini anlatıyor: “Sporcu olarak en büyük gücüm, sahip olduğum azmim. Azmi hiçbir şeyin durduramayacağına inanıyorum. En büyük hayalim bu başarılarımın benden sonraki tüm sporcuların önünü açması ve onlara da ilham olması. Çünkü her başarımın aslında kendim kadar tüm kadınlar ve benden sonraki nesiller için de büyük önem taşıdığını düşünüyorum.”
İlke Özyüksel hem pentatlon sporunun gelişmesi hem de kadınların sporun gücüyle daha iyi yerlere gelebilmeleri için uğraş veriyor: “Hayatta her zaman istediğimiz koşullara sahip olamayabiliyoruz. Örneğin, benim yaptığım pentatlon sporu, içerisinde birçok farklı branşı barındırıyor. Bununla ilgili bir tesisin olmaması çok zorlayıcı. Bu yüzden en büyük hedeflerimden biri buna yönelik bir okulun açılması.
Diğer yandan Nike ve SosyalBen iş birliği kapsamında da Türkiye’nin farklı noktalarındaki okullarda sporu gençler için erişilebilir hale getiren çalışmalar yapılıyor. Sporun gücünü tüm bu gençlerin hissetmesi çok önemli. Bu konuda benim açımdan böyle bir projeye her şekilde destek olabilmek çok güzel. En önemlisi kadınlara ilham vermek, onları cesaretlendirmek. Hiçbirimiz bu noktalara kolay gelmiyoruz fakat pes etmeden mücadele etmek başarıyı garantiliyor.”