“SELAM BEN CHARLIZE, THE OLD GUARD”

Charlize Theron’la buluşma sebebimiz Netflix’te yayınlanan, Theron’un hem başrolü hem de prodüktörlüğünü üstlendiği The Old Guard filmi...

ELLE ONLINE ELLE ONLINE 12 Eylül 2020
“SELAM BEN CHARLIZE, THE OLD GUARD”

Pandemi sürecinin ve yayıncılık kariyerimin en unutulmaz anılarından biri; Charlize Theron’la telefonda yaptığım bu röportaj olacak. Buluşma sebebimiz 10 Temmuz’da Netflix’te yayınlanacak olan, Theron’un hem başrolü hem de prodüktörlüğünü üstlendiği The Old Guard filmi. 6000 yaşındaki Andromache of Scythia, yani Andy’nin kendi gibi ölümsüz ekibiyle birlikte her şeye rağmen dünya için uğraştığı ve günümüzde geçen, aslında fantastik ama son derece gerçekçi duygular barındıran aksiyon filmi. Fakat röportaja geçmeden önce, müsaadenizle bu yazıyı yazdığım odadan çıkıp, şöyle bir bağırmak istiyorum “Charlize Theron’la röportaj yaptım!”

En beğendiğim, en hayranı olduğum, giyiminden saç/makyajına... tavrından en çok ilham aldığım Hollywood yıldızıyla pandemi olmasaydı yüz yüze olarak planlanan bu 20 dakikalık buluşma, Mayıs ayında telefonda gerçekleşti. O, Los Angeles’taki evinde, ben Kilyos’taki evimde iki aydır karantinadaydık. Telefonda konuşmadan önce ajansı “birazdan sizi Charlize’e bağlayacağız” demek için aradı. Arada birkaç kişiye daha merhaba dedim ve son “Hi” o kadar ani geldi ki, onun bağlandığından emin olamayarak bir an duraksadım. Karşımdaki ses bunu hissederek “Selam Zeynep, ben Charlize” diye başladı. 20 yıldır hem Türkiye’de hem dünyada gerçekten çok fazla röportaj yaptım ama hiç 16 yaşındaki ergen heyecanına kapılmamıştım. Bu da oldu… The Devil’s Advocate döneminden beri (yani yıl 1997) neredeyse her röportajını, katıldığı şovları takip ettiğim için karakteri bana sürpriz olmadı. Telefonun diğer ucunda çok neşeli, çok hoşsohbet, çok mütevazı biri vardı. Hatta onun aksine ben görkemli Amerikan efektlerinden uzak sade tepkilerim, heyecanımla oldukça kurumsal bir on dakika geçirdim. Neyse ki bir kırmızı halı sorusunda kendime geldim. “Aslında benim saçım da aynı sizinki gibi. Maalesef tek ortak yanımız bu…” demiş bulundum. O da kahkahayı patlattı. Bu noktadan sonra oyuna girdim ve aslında daha birçok ortak noktamız olduğu ortaya çıktı. Her ikimiz de iki aydır evde karantinadaydık, gelecekle ilgili kaygılarımız vardı. Her ikimiz de kadınların güçlenmesi konusunda hassastık. Kadınların bir arada olmasından çıkan güç bize heyecan veriyordu, onları bir araya getiren işler peşindeydik, kadınların gördüğü şiddet konusunda her ikimiz de kendi dünyamızda adımlar atıyorduk. Her ikimiz de aksiyon filmi seviyorduk ve her ikimiz de kadın başrollerin bu filmlerin yüzünü değiştirmesinden memnunduk (tabii ben izleyici, o gerçekleştiren kişi olarak).

10 Temmuz’da Netflix’te yayınlanacak olan, Charlize Theron’un başrolünü üstlendiği, bir çizgi romandan uyarlama olan The Old Guard, çok kritik noktalardan merkezine kadın gücünü yerleştiriyor. Filmin prodüktörü de Charlize Theron ve yönetmeni Indie filmlerini çok sevdiğimiz, aynı zamanda sıkı bir kadın hakları aktivisti olan Gina Prince-Bythewood. Filmdeki adının gerçek karşılığı “erkeklerle savaşan” anlamına geliyor.

Charlize Theron filmde 6000 yaşındaki ölümsüz bir savaşçıyı canlandırıyor. Ona kısaca Andy diyorlar ama aslında adı Andromache Of Scythia. Filmle ilgili hoş detaylardan biri de burada. Aslında olağanüstü durumlar ve insanlar var ama bize gösteriliş şekli son derece normal ve gerçekçi. Andy kendi gibi ölümsüz olan bir askeri grubun lideri. Bu ekip çok uzun zamandır dünya için kötülerle savaşıyor. İnsancıl, olgun, ayağı yere basan ve sahada olan bir lider. “Onun fantastik değil, gerçekçi duruşu, yıllarca bu dünyada yaşadığı, her şeyi tecrübe etmiş olduğu için aslında biraz da tükenmiş, umudunu kaybetmiş ama hâlâ mücadele ediyor oluşu beni etkiledi, ben de onu vermeye çalıştım” diyor. Tam da bunu verdiği bazı sahneler hâlâ aklımda… Mesela aralarına yeni katılan bir askere kim ve ne olduklarını anlatma şekli. “Nadir bulunan becerileri olan askerleriz”… “diyeyim ki biraz zor ölüyoruz” demesi gibi… Aynı çaylak bir ara soruyor. “Yani iyi misiniz, kötü müsünüz?” Andy cevaplıyor “Hangi yüzyıl olduğuna göre değişir”.

Bu arada filmdeki liderliği ve cool tavrı çok etkileyici. Otoriter ve uzak bir lider değil. Ekibi onun ailesi gibi, hepsini o şekilde sahiplenen tavrı var. Ulaşılmaz değil. Samimiyetle ve canla başla savaşması ekibini ona bağlıyor. Aksiyon ve dövüş sahneleri için uzun bir süre ilk John Wick’te Keanu Reeves’i çalıştıran ekiple çalışmış. Yani dublör yok. Ve dünyanın aynı zamanda en güzel kadınını böyle bir askeri lider gibi görmek, bence onu sadece daha da çekici yapıyor.

Bu arada hani Amerikan filmlerinde İstanbul’u görünce, Türkiye’yi duyunca bir hoşa gitme refleksimiz olur ya, burada da öyle bağ kuracağımız bir sahne var. Filmin ilk sahnelerinden birinde Andy ağzına bir baklava atıyor ve hangi yöreden geldiğine ve içeriğine kadar söylüyor. Filmde ölümsüz bir paralı asker ekibinin lideri olan Andy’nin en sevdiği şey bu baklava.

Daha fazla spoiler vermeden röportajın soru cevap kısmına geçiyorum ve sevgili ELLE okuru, kendimi çok şanslı hissediyorum. Charlize Theron da beni gördü :)

YAZI: ZEYNEP ÜNER
FOTOĞRAFLAR: MARIO SORRENTI
STYLING: GEORGE CORTINA
Saç: Enzo Angileri/ Cloutier Remix
Makyaj: Kate Lee/ Wall Group
Manikür: Lisa Jachno/ Aim Artists
Set tasaırımı: Phillip Haemmerle
Prodüksiyon: GE Projects


ETİKETLER
SON HABERLER

Dergide Bu Ay

ELLE Kasım Sayısı Çıktı!

ELLE Kasım Sayısı Çıktı!

Kasım sayımızda, kapak kızı Elçin Sangu ile birlikte “Bedenime, Özgürlüğüme, Haklarıma Dokunamazsın” diyoruz.

BU SAYIDA NELER VAR?

E-Bülten Aboneliği

E-bültenimize şimdi abone olun,
magazin dünyasındaki tüm gelişmelerden anında haberiniz olsun.